Böyle giderse insanlık Batı`yla vedalaşacak
İspanya`nın Toledo kenti sokaklarında her yıl bir İslam sancağı “Müslümanlardan kurtuluşun simgesi olarak” sokak sokak dolaştırılarak teşhir ediliyor.
Bu sancak, Müslümanlardan kurtuluşu mu, Müslümanların hunharca katledilişini mi simgeliyor? Batı, cümlenin ilk kısmını görmeyi tercih ediyor, ikinci kısmı yok sayıyor. İslam`a karşı düşmanlığı zorlama kanıtlarla, çirkin festivallerle hatıralarda canlı tutmanın yolunu arıyor.
Batı, kendi Hıristiyanlık değerleri ile de çelişerek israili destekliyor.
Batı, İslam dünyasındaki karanlık terör yapılanmalarına arka çıkıyor.
Batı, İslam dünyasında mezhep çatışmalarına zemin hazırlayanları himaye ediyor.
Batı, Müslümanların Paris, Berlin, Londra sokaklarında aşağılanmalarına zemin hazırlıyor.
Batı, İslamî değerlere hakaret edenleri kutsuyor, kahramanlaştırmaya kalkışıyor.
Batı, İslam dünyasının yeni bir ihya hareketini gerçekleştirmesini açıkça engelliyor.
Batı, İslam dünyasında işkenceci diktatörleri “devlet başkanı” diye saraylarda ağırlıyor.
Ve Müslümanların kendisini sevmelerini, kendisine bağlılık yemini etmelerini, kendisi önünde saygıyla eğilmelerini bekliyor.
Batı, etki-tepki yasasını ya özümsememiş ya da bu yasa onun hesabına gelmiyor. Her seferinde saldırılara yol açacak kışkırtmalar yap, ardından gerçekleşen eylemler üzerinden toparlanma yoluna git… Batı`nın şu anda yaptığı budur.
Batı, halkının atalete sürüklendiğini, bu ataletin ancak şoke edici vakalarla atlatılabileceğini, aksi halde Paris`te, Londra`da, Berlin`de sıradan Batılı`da İslam karşıtı duyarlılığı oluşturamayacağını, bunun da İslam`ın Batı`ya hâkim olmasına yol açacağını düşünüyor. Kendince “büyük felaket”e uğramamak için küçük felaketleri uyarıcı olarak kullanıyor. Ancak, bu projenin Batı açısından riski iyi hesaplanmamış görünüyor. Çünkü atalet içinde olan sadece Batı değildir. İslam dünyası da Batı`nın kirli oyunlarına karşı çoğunlukla atalet içindedir.
Batı`daki İslam karşıtlığı, belli çevre ve kişilerin etkinliği olmaktan çıkıp resmi gösterilere dönüştüğünde olaya en uzak Müslümanların dahi kendine gelme ve duyarlılık kazanma ihtimali vardır. Batı`ya göç eden ve değer açısından da neredeyse Batı`ya entegre olma sürecine giren milyonlarca Müslüman da bu ihtimalin içindedir. Bugünün dünyasında yeniden engizisyon mahkemeleri kurup Katolik bir Avrupa`yı sürdürmek mümkün olmadığına göre Batı, bu ihtimal karşısında ne yapacaktır?
Ayrıca şiddetin, kötü muamelenin garip bir yasası vardır. Şiddette, kötü muamelede haddi aşanlar daima şiddetin, kötü muamelenin kendilerine döndüğünü görürler. Bir işkence memurunun nihayet işkence ettiği kişiler, kendi öz ailesidir.
Nitekim Batı, Orta Çağı`nda Müslümanlara karşı kurduğu engizisyon mahkemelerinin cellatlarını bir gün kendi Hıristiyanlarına karşı kullanmak zorunda kaldı; Endülüs`te yaptığı işkencelerin onlarca katını kendi öz çocuklarına uyguladı. Batı, Endülüs vahşetinden sonra yüzyıllar boyunca kendi kanını döktü ve nihayet bu kan döküş süreci II. Dünya Savaşı`nın bugün Batı tükenmişliğine yol açan kısırlığına kadar vardı. Ardından madden mamur, manen çökmüş; bugün var, yarın olmama korkusu yaşayan bir Batı bıraktı.
Şu an Batı`nın kendi içindeki İslamî gelişmeye galip gelmesi mümkün görünmüyor ama Batı, bu kirli oyunlarla galip gelse de kendi içine dönüp hançerini kendisine saplamaktan kurtulamayacaktır.
Batı`nın aklı, tarih aklıdır; tarih aklı, Batı`ya bu kirli oyundan vazgeçmeyi ve İslamîleşme sürecini kendi tabii haline bırakmayı öneriyor. Batı, bu öneriyi kabul etmek yerine öfkeye kapılıyor, kontrollü kısa devre işlemleri yapıyor, küçük yangınlar çıkararak büyük yangının önüne geçmeye çalışıyor. Kendi çıkardığı yangının bir anda evin tümünü yakabileceğini düşünmek istemiyor. Bu, Batı açısından bir rota şaşırma hâlidir.
Batı, hayata böyle ters bakmaya devam ederse öyle görünüyor ki çok geçmeden insanlık, Batı`yla vedalaşacaktır.