• DOLAR 34.587
  • EURO 36.269
  • ALTIN 2961.18
  • ...

Hükümet, Türkiye dışında yakaladığı havadan ve içeride general tasfiyesinden de yararlanarak bu alandaki bütün inisiyatifi üzerine almak istiyor, “askeri alanı” “sivilleştirmenin” yolunu arıyor.

Kürt açılımı, doğru bir adımdı. Sembolik bile görünse kimi üniversitelerde Kürt dili için mastır öğrencisinin yetiştirilmesi gibi adımlar küçümsenemez.

Bu adımlar, “Haklarımızı sosyalizmle elde edeceğiz” diyen sosyalist örgüt çevrelerini ideolojik olarak güç durumda da bıraktı. Ama Hükümet, bu adımları sürdüremedi. Kürt toplumunun haklarıyla sosyalist örgütle ilişki arasında bir ayırım yapma yoluna gidemedi.

Açılım politikası için en önemli risklerden biri buydu; bugün bu risk, herkes tarafından konuşuluyor. Hatta Hükümetin açılım politikalarına ön ayak olanlar bile bunu dillendirmeye başladı. Hafta içinde, partinin eski ikinci adamı Dengir Mir Mehmet Fırat, şunları söyledi:

“Zaman içerisinde, Kürt vatandaşın sorunuyla PKK sorununu özdeşleştirdik ve bunu eşit olarak görmeye başladık. Dolayısıyla her zaman şu öneriyi getirdik: Silahlar sussun sonra hak ve özgürlükleri konuşalım. Halbuki hak ve özgürlükler hiçbir zaman herhangi bir ön şarta bağlanamaz. PKK`yı Kürtlerle eşitlerseniz büyük bir hata yapmış olursunuz.”

Hükümet, nereye takıldı?

1. Uluslar arası güçlere

2. Orta Anadolu milliyetçiliğine

Hükümet, sosyalist örgütle ilgili her adımda uluslar arası güçleri memnun edecek bir uluslar arası adım atmaya çalıştı.

Seçim sürecinde ise, Orta Anadolu milliyetçi kesimlerini tatmin etmek için çok çaba gösterdi.

Uluslar arası güçler, önce PKK`yi dayatıyorlardı, sorunun Hükümetle sosyalist örgüt arasında yapılacak görüşmelerle çözülmesini istiyorlardı.

Onların amacı belli: Mevcut durumda veya sonraki adımda Bölge`de uluslar arası siyasi ve sosyal projelere hizmet edecek bir PKK`nin varlığı.

O güçler, bugün bir adım daha ileri gidiyorlar ve Hükümetin doğrudan Öcalan`la görüşmesini istiyorlar. Son dönemde ABD ve Avrupa Birliği ile ilişkisi olan neredeyse her çevrenin basındaki sözcüleri, bunu açıktan dillendirmeye başladı. Neredeyse Öcalan`a “barış elçisi” unvanı verecekler.

Hükümet, uluslar arası güçlerin Bölge ile ilgili hassasiyetleri konusunda iyi bir cesaret sınavı vermedi; onların PKK ve Öcalan dayatmasını modası geçmiş başka sosyalistlerin ayağına giderek aşmaya çalışacak kadar şaşırdı, çaresiz bir tablo ortaya koydu.

Orta Anadolu milliyetçiliğine gelince bu akımın kanaat önderleri, Kürt açılımına “Kürt, isyan ediyorsa, onun hakkından çıkamıyorsan onu göreceksin” mantığı içinde yaklaşıyor. Kürt toplumunun haklarına hiçbir zaman İslam`ın gerektirdiği haklar olarak bakmıyor, “Kardeşiz işte, bu da nereden çıktı?” diyerek tepki gösteriyor, meseleye bütün boyutlarıyla uluslar arası güçlerin oyunu diye bakıyor. Hele İslamî bir kimliğe sahip olanların bu haklardan söz etmesini hiç ama hiç anlamıyor.

Hükümet, Anadolu halkına meselenin İslamî ve insanî olduğunu kavratma yoluna gitmektense bunun bir zorunluluk olduğunu söyleme yoluna gitti.

Hükümetin dayandığı kitleyi bilinçlendirmek yerine sosyalist örgütü önceleyen bu tutumu, Orta Anadolu milliyetçiliğini daha da güçlendirdi.

Neticede o kesimin temsilcileri, zorunluluk artarsa, yani devlet, sosyalist örgüt karşısında aciz kalırsa “güvenlik güçlerine” fırsat verilmesini sağlayacak bazı adımların atılmasını, bunların mümkün oldukça ağırdan alınmasını ve sonra savsaklanmasını istiyor, bu yönde davranıyor.

Uluslar arası güçlere karşı çekingenlik ve Orta Anadolu milliyetçiliği refleksiyle bir yere varılamaz.

Türk ve Kürt halkı, tarihte bir araya gelince “Seyfülislam” oldu; hem kendileri güçlendi hem İslam`a fayda sağladı hem dünya huzuruna.

Modern çağın, laik, faşist modernist yaklaşımının Türkiye`de Tanzimat`tan itibaren devlet politikası haline gelmesiyle bu birliktelik ağır bir darbe aldı. Türkiye normalleşecekse modern çağın bu yaklaşımından kurtulmak durumundadır.

Kürt sorununun çözümü de Türkiye`de Türk, Kürt, Arap, Çerkez bütün halkların saadeti de burada mümkündür. Gerisi kısa sürede eskiyecek ve kokuşacak bir pansuman değerinde olacaktır.

Ama Hükümet bunu göze alamıyor.