• DOLAR 34.709
  • EURO 36.731
  • ALTIN 2969.163
  • ...

Babası mı bulmuş Evrim`i? Hayır… Baba hacı… Bir oğlunu da İmam Hatip`e göndermiş. Ama eski Ala Rizgâri mensubu amca baskın gelmiş. Onun gibi “biyolojik evrime” inanıp “sosyal evrim” peşinde olan yakınları bulmuşlar bu ismi… Maymunluğumuza inanmışlar ve bizi “insanlığa” götürmek için “solda” bir yol bulmuşlar. Ayşe, Fatma`nın karşısında nice “Evrim” adaşı bulunan Evin`e “Musa, İsa, Muhammed (Allah`ın salat ve selamı üzerlerine olsun)” yerine Marks, Lenin, Stalin`i okutmuşlar; Evin hürriyetine kavuşsun, velat rizgâr olsun diye…

Evin, onları dinledikçe, dalmış Batı`nın sapmış filozoflarının yoluna… Nietzsche`den Zerdüşt`ü okumuş; rizgar olmayı beklerken, “hayat suyunu” umarken ateşe yaklaşmış, sorunları içinde boğulmuş, “Ölüm sıfır demiş” yani hiçlik… Evin, zeki, Fen Lisesini kazanacak kadar kabiliyetli… Ama bir rehberden yoksun olunca onlara aldanıp nur diye narın üzerine sürüklenmiş, ateşte kurtuluş görmeyince de isyan etmiş… Ve bir gün Muş Bulanık`ta… Deprem olunca salavatların okunup cami önüne toplanılan o kadim yerde, suyun yanı başında kendisini yakmış.

Anne, ölüm döşeğinde can çekişen Evin`in üzerine çarşaf atarken Evin “Su… Anne su… Anne su…” diye inliyormuş. Evin, ateşi ölüm döşeğinde tanımış, ateşin rizgâr etmediğini, yaktığını kavramış, “su” istemiş, hayatı dilemiş; lakin…

Hastane yolunda sormuşlar Evin`e “Seni kim yaktı?” “Anne… Anne… Anne…” diye inlemiş Evin.

Söyleyin ey anneler Evinleri siz mi yaktınız? Onlara siz mi “Kurtuluş ateşte”, dediniz.

 Evin, aileden uzaklaştırılmış. Dağa çıkan ağabeyi “Aile yıkılması gereken bir kurum” diyormuş. Böyle öğretmiş Evin`e…

Kurtuluşu ateşte arayan diğer yakınları, ona “Dostoyevski`yi oku, Tolstoy`u oku…” demişler.  Bunlar öncü kitapmış, sonra Nietzsche`yi okuyabilirmiş. Budalalar… Dostoyevski kurtuluşu bulsaydı hiç “Budala” olur muydu? Cahiller… Tolstoy, kurtuluşu ateşte bulsaydı dine yönelir miydi?

Üç beş entel, ateist olmuş, canları cehenneme ama bir toplumu, kadın, erkek, çoluk çocuk dinsizleştirmek sosyal bir felakettir.

Evin`in ablası “Savaşı kazansak da Evin`i kazanma savaşını kaybettik” diyormuş. Evin`in annesi, bahçeye çıkıp “Baxçe heye, zarok tine (Bahçe var, çocuk yok)” diye sayıklıyormuş.

Söyleyin, ey sola sapanlar, ev (aile) yıkıldıktan sonra, çocuklar yanıp kül olduktan sonra bahçe yemyeşil, neye yarar! Neden hem evimiz mamur, bahçemiz yemyeşil, çocuklarımız içinde şen ve hem vatanımız rizgar olmasın? Bunlar niye birbirinin zıddı olsun?

İntihar eden kızlardan anlayın… Evin`lerin yanışından anlayın… Biz, maddeye sığmaz bir toplumuz. İstediğiniz kadar bize dinsizliği anlatın. Batının bunak filozoflarını dilediğiniz kadar önümüze koyun. Biz, deprem olunca cami önünde toplanacak ve salavat getireceğiz.

Madde körlere yetebilir, bize yetmez. Bu toplum “manasız” mesud olmaz.

Ve kabul edin siz de mesud değilsiniz, hepiniz kafayı yemişsiniz, bunalımdasınız. Neden başka toplumlar, kurtulmak için “nuru” ararken siz önümüze “narı (ateşi)” koyuyorsunuz?

Çima, çima, çima…Çima ji bu em rizgar bin dibe em male xwe xerakin (Neden, neden kurtulmak için evimizi yıkmak zorundayız?”

Nietzsche`nin hiçliğine karşı neden Dostoyevski`nin budalalığını çare diye sunuyorsunuz? Belki budala olmadan Nietzsche`yi giden çıldırıyormuş. Söyleyin ey budalalar, ne zamana kadar bu budalalığı bize dayatacaksınız?

Evin`in annesi, “Me çikir, me teva çikir? (Biz ne yaptık? Biz hep birlikte ne yaptık...” diye soruyormuş.  Evin`in ablası “Cenazede çığlıklar attım. Sonra yukarı bakıp ‘Allah`ım sen bizi niye unuttun?` diye sordum” diyormuş. 

Hayır, Allah, bizi unutmadı, biz Allah`ı unuttuk; İsa`ya, Musa`ya, Muhammed`e (Allah`ın salat ve selamı üzerlerine olsun)” değil, içimizdeki “budalalara” uyduk. Marks`a, Lenin`e, Stalin`e tabi olduk… Evin`lerin katline ortak olduk. Bunun vebali ağırdır.  “Güneş katlanıp dürüldüğünde /Yıldızlar (kararıp) döküldüğünde /Dağlar (sallanıp) yürütüldüğünde/ Gebe develer salıverildiğinde/ Vahşî hayvanlar toplanıp bir araya getirildiğinde /Denizler kaynatıldığında /Ruhlar (bedenlerle) birleştirildiğinde /Diri diri toprağa gömülen kıza, sorulduğunda /Hangi günah sebebiyle öldürüldü? diye.

 (Amellerin yazılı olduğu) defterler açıldığında/ Gökyüzü sıyrılıp alındığında /Cehennem tutuşturulduğunda /Ve cennet yaklaştırıldığında /Kişi neler getirdiğini öğrenmiş olacaktır. (Tekvir Suresi 1-14)”

Üç ölüm ürkütücüdür, uyarıcıdır: Hamile kadının, genç kızın ve çocuğun ölümü. Bari bu genç kızların ölümünden anlayın: Yanlış yoldasınız!