Kızılderililerin akıbetine uğramamak için gençlik
Modern çağ, katliamlarla yok edilemeyen Müslümanları, yeni nesillerini yok ederek, “ebter bırakma” çağıdır.
Bir beden katliamı vardır bir de ruhların katliamı… Beden katliamı insanın sadece dünyadaki varlığına son verir. Ruhların katliamı halkları köle yapar.
Müslümanların gerilemesiyle dünyanın iktidarını ele geçirenler, ne Afrika`daki köle ticaretinde ne I. Dünya Savaşı ile ulaştıkları zaferde bizi bedenen köleleştirebildiler.
Emperyalist güçlerin insan tüccarları bizzat kendi krallarının “Müslümanlar köleleşmez, onları köleleştirmeye kalkışmayın.” fermanları ile Müslümanları bedenen köleleştirme girişimlerinden vazgeçtiler. Ama kendilerini yeryüzünün tanrısı olarak görenler, bütün insanlığı köleleştirme hırsı ile bizi ruhen köleleştirmeye yöneldiler.
Köle pazarlarında en çok para eden köle, genç köledir. Modern çağla birlikte dünya iktidarını ele geçirenler önce gençlerimize göz diktiler. Milliyetçilik ve sosyalizm üzerinden zihinleri ile oynadılar, onların nefisleri ile işbirliği yaptılar; onlara köleliğe uygun fikirler aşıladılar, nefislerini bu kölelik için bir işbirlikçi olarak kullandılar.
“Ebterlik”, “kişinin soyunun kesik olması, zürriyetsiz kalması” halidir. Bize yaşatmak istenen tam anlamıyla bir ruhi ebterlik halidir. Fiziki ebterin çocuğu yoktur. Hâlbuki ruhi ebterin çocukları düşmanlarının kölesidir, yardımcısıdır. Babasının katillerine köle olan birinden, babasının katillerine yardımcı olan birinden daha aşağıda kim vardır?
Emperyalist fikirlere karşı fikirle, ruhu kirletmeye karşı ruhu arındırmayla karşı konmayınca Müslümanların akibeti Amerika`yı işgal eden barbarlara karşı bütün varlıkları ile direnen Kızılderililerin akıbetinden farklı olmayacak. Zorlu, onurlu, destansı ama düşmanın zaferi ile neticelenen bir direniş… Kızılderililerin, direniş için her şeyleri vardı ama kendilerini işgalcilerinin fesatlarından koruyacak bir dinleri yoktu.
Müslümanlar dinsiz kalırsa ya da dinlerinin büyük hazinesinden yeteri kadar istifade etmezse akıbetleri Kızılderililerin akibeti olacak. Planlanan budur. Bu çağda “La” demek, bu plana karşı çıkmaktır.
Müslümanlar, ilk adımları hemen hemen yüzyıl öncesine denk gelen yeni ihya hareketleri ile dinamik bir İslam gençliğine kavuştular. Bu İslam gençliği, düşmanın İslam`a karşı sosyalizmi cazibe merkezi haline getirmesine direndi, onların önerdiklerini değil, kendi hak bulduğunu tercih etti, “Din çağı bitti” diyenleri ağır bir hayal kırıklığına uğrattı.
İdeoloji çağı geride kaldı, bugün nefisle işbirliği çağındayız. Ne yazık ki ideoloji çağını zaferle aşan İslam gençliği, “nefisle işbirliği” çağında bocalıyor görünüyor. Gençlik, nefsine yapılan davetiyeler karşısında biraz şaşkın ve o şaşkınlıktan dolayı çok durgun…
Bütün dünyada Müslüman toplumun bir hal hicretine ihtiyacı var. Resulullah`ın Mekke`den Medine`ye hicretinde gençliğin rolünü hatırlayalım. Gerçek anlamda “fenafirresul olan (Resulullah için kendi nefsinden vazgeçen)” genç Ali, Resulullah`a ve Sıddık dostuna Mekke`deki bilgileri aktaran Abdullah bin Ebubekir, Sevr`e yiyecek yetiştiren onun kız kardeşi Esma binti Ebubekir, sürüsünü Sevr önünde otlatan Amir bin Füheyre… Medine`de Resulullah için kenti hazır hale getiren Musab bin Umeyr…
Onlar, büyük dönüşümün yardımcıları idi. Bugünün büyük dönüşümü için de onlar kadar diri bir gençliğe ihtiyaç vardır.
İslam dünyasının dört bir yanında İslamî hareketler adeta yaşlanıyor, yeni bir ebterlik tehlikesi geçiriyor. Nefisleri aldatılamayan gençler, hedef saptırılmasına uğratılarak verimsiz olacakları, en çok cesur bir Kızılderili gibi olacakları bir alana çekiliyor. Dönüştürme gücüne sahip, toplumlarına seslenebilen İslamî hareketler gençliğin heyecanından, enerjisinden yoksun bırakılıyor.
Gençliğin nefsiyle yapılan işbirliği ile ya da verimsiz alanlara çekilmesiyle Müslümanların ebterleştirilmesine karşı mücadele, bugünün en mukaddes cephelerinden bir cephedir.