• DOLAR 34.609
  • EURO 36.624
  • ALTIN 2938.322
  • ...

İslam dünyası çok katliam gördü. Bir zamanlar Haçlılar, Moğollar şehirlere girdi; halkı kılıçtan geçirdi. Siyonistler, savunmasız halkın üzerine kurşun yağdırdı. Hafız Esad, Hama`yı uçaklarla yerle bir etti. Saddam Hüseyin, Halepçe`nin üzerine zehir döktü.

Ama İslam dünyasında ilk kez mahkeme kararı ile katliam kararı alınıyor. Mısır`da yapısı ne olursa olsun bir mahkeme heyeti toplanıyor, hakimin adı belli, karar günü belli, tutanaklar açık… Bir heyet 20 dakika içinde kendi ülkesinin vatandaşlarından tam 529 Müslüman hakkında idam kararı veriyor. Dakikada 20 kişi için ölüm emri çıkarıyor.

Katli katliam yapan, katlin kısa bir süre içinde ve dehşete yol açacak şekilde çok kişiye yönelik olmasıdır.

Katledilme kararı verilenlerin sayısı ve katletme kararının alınış hızına bakıldığında bu tam anlamıyla bir katliamdır. Ama farklı bir katliamdır. Kadim katliamlardan da modern katliamlardan da farklı bir katliam…

Haçlı ve Moğolların kadim katliamları, bir baskınla gerçekleşirdi. Failler değişse de hepsinin gerçekleştirme biçimi birbirine benzerdi.

Modern katliamlarda da fail farklı, silah farklı ama gerçekleştirme biçimi hemen hemen aynıydı. Modern katliamlarda hem ilk karar hem son karar mekanizmaları saklı tutulurdu. Kim nerede toplandı, bu katliama nasıl karar verdi, hep sır kalırdı. Özellikle son karar mekanizması asla bilinmezdi. Söylenenler iddia ve yorumlardan öteye geçmezdi. Bugün bile İslam dünyasındaki modern katliamlardan pek çoğunun son karar mekanizmasını bilmiyoruz.

Oysa bu sefer her şey belli. Her şey gözler önünde. Hatta her şey “yasal”. Katl kararı kanuna dayandırılmış. Hatta karar bir de müftüye gönderiliyor. Farklı karar mekanizmaları, göstermelik veya değil, karara dahil ediliyor. Bunu modernden ayıran ve post-modern sınıfına taşıyan budur. İslam dünyası, yakın bir dönemde post modern darbe gördü, bu kararla post modern katliam kararı görüyor.

Katliamcılar hep nefret dolu ve acımasız olarak tanıtılır. Bu, doğru ama eksik bir tespittir. Katliamcılar aynı zamanda korkaktır. Katliam onların korkaklıklarıyla nefret ve acımasızlıklarının neticesidir. Katliamcıları katliama sevk eden onların, katletme kararı verdikleri kişilerin mensubu oldukları halktan, topluluktan duydukları korkudur.

Mısır`da alınan kararın alınış biçimi, darbecilerin çirkefliğini gösterdiği kadar onların İhvan-ı Müslimin`in direnişinden duydukları korkuyu da yansıtıyor.

Bu nasıl bir hareket ki İngilizler, siyonistler, İngiliz adamı krallar, siyonist düşmanı görünüp siyonist işbirlikçisi Nasırlar, Sedatlar, Mübarekler onlarla mücadele etti; bu mücadele ulusal solu tüketti. Bugün onun karşısına asker-liberal, laik-Elezher şeyhi, selefi(vehhabi) -mistik bir ulusal sağ önderlikli koalisyonla çıkılıyor, bu koalisyon kendisini dünyanın ilahı gibi gören uluslararası sistemin bütün desteğini alıyor. Ama İhvan`ın sabrı, onu da bitirme noktasına getiriyor. Nihayet çareyi modern katillerin yöntemlerine başvurmakta buluyor ve bunu mahkeme kararına dönüştürerek post-modern bir renge büründürüyor. Ulusal solu önüne koymuş, arkasına almış, kenarına takmış ulusal sağ, İslam dünyasında daha iktidar tadını almadan İhvan`ın direnişiyle ecel terleri döküyor.

İslam dünyası, yeni bir süreçle yüz yüze… Amerika, “insan hakları havariliğini”, İslam dünyasındaki çağdaş günahkârların özgürlüğüne evirdi. Fransa, Afrika`da aktif müdahil rolüne geri döndü. Hepsinden önemlisi uzun süredir, “demokrasi” denince en önde görünen İngiltere İslam dünyasında seçim özgürlüğüne, seçilmişliğin bir değer olması gerçeğine, seçenlerin iradesine ve seçilenlerin temsil hakkına karşı açık bir vaziyet aldı. Bangladeş ve Mısır`a müdahalede aktif rol üstlendi.

Bu bir Bangladeş meselesi değildir. Mısır meselesi değildir. Eski İngiliz sömürgeleri olarak Hint kıtası ve Mısır, İslam dünyası için hep laboratuvar olarak kullanıldı, her şey önce oralarda denendi, sonra İslam dünyasının diğer yurtlarına uygulandı.

Bu, bir İslam dünyası meselesidir. İslam dünyası, yeni bir darbe süreciyle yüz yüzedir. Ulusal sağa önemli bir rol verilen bu sürecin hedefi İslam dünyasında uluslararası sisteme direnen bir tek nokta bırakmamaktır. Darbeciler, bu işin sadece maşasıdır.