• DOLAR 34.609
  • EURO 36.621
  • ALTIN 2934.879
  • ...

Birleşmiş Milletler(BM) 12-24 Aralık tarihleri arasında Orta Afrika Cumhuriyeti`ndeki incelemelerini tamamlayıp duyurusunu bu hafta yaptı: Orta Afrika`da Müslümanlar savunmasız...

BM yalan söylüyor: Orta Afrika`da Müslümanlar savunmasız değil; Orta Afrika`da Müslümanlar savunmasız bırakıldı ve Katolik Hıristiyan milislerin önüne atıldı.

Afrika, İslam`ın daha ilk günlerinde Habeşistan üzerinden kapılarını Müslümanlara açtı. Allah`ın Resul`ünün ilk muhacir sahabelerini Afrikalılar, Mekke`nin müşriklerinden korudu. Afrika, o gün İslam için bir sığınak ve moral kaynağı oldu.

Sonra İslam, Mısır`ın fethiyle girdi Afrika`ya. Kısa bir süre içinde bütün Kuzey Afrika`ya yayıldı. Afrikalı Müslümanlar, İslam`ın Endülüs`e taşınmasında ve Endülüs`te korunmasında büyük hizmet gördü.

Ne var ki İslam, fetih anlamında Afrika`nın hep doğu ve kuzey sahillerinde kaldı. Afrika`nın ortası hep cehalet çölü olarak durdu. Selahaddin-i Eyyubî Hazretleri, İslam mücahitlerini Sudan`a gönderdi; bizim coğrafyamızdan Mısır`a yerleşen o mücahitler Sudan`ı fethetti. İslam, Orta Afrika`ya doğru yayıldı. Ama İslam`ın kalpleri fethetmesi, diğer bir ifadeyle putperest Siyahîlerin Bilâlleşmesi, İslam dervişlerinin Orta Afrika`ya açılmasıyla gerçekleşti.

Nice Siyahî, o dervişlerin tebliğiyle hidayet bulup cehaletin karanlığından kurtuldu. Ama Haçlı Seferlerinden sonra İslam dünyasından umudunu kesen Katolik Batı, Orta Afrika`yı sömürmenin yolunu aradı. Amerika`nın keşfinden sonra yüzbinlerce Afrikalıyı köle gemilerine yükleyip Okyanus yolculuğunda katletti ya da Amerika`ya götürüp köle olarak çalıştırdı.  Son dönem sömürgeciliğinde ise Fransızlar, Portekizliler, İspanyollar, İtalyanlar Katolikliği Afrika`da sömürge ideolojisi olarak kullandılar.

Katolikler, Afrikalılara kurtuluş vaat edip onları maden ocaklarında çalıştırırken onları “iradesini kullanma”, “karşı çıkma”, “kendisine dayatılana itiraz etme” insanî halinden uzaklaştırmak için Afrika`da adeta altından kiliseler inşa edip Katolikliğe mahkûm etti.

Afrikalılar, sömürgecileri sevmedikleri gibi Katolikliği de sevmediler. Adeta altından inşa edilen kiliselere gitmektense çamurla bir arada tutulmuş çitlerden inşa edilen camileri tercih ettiler. Batı öfkelendi, özellikle Fransızların eliyle Afrikalıları cezalandırdı. Ama Afrikalıların en azından bir bölümünün İslam dervişlerinin eliyle hidayet bulmasını engelleyemedi.

Afrikalılar, bir dönem Katolikliğe karşı sosyalizme yöneldi. Sosyalizm, onları kurtarmak yerine ahlâkî değerlerden uzaklaştırdı. Katoliklik, Fransa`nın cumhurbaşkanlarını fuhşiyattan koruyamadığı gibi Afrikalıları da ahlâksızlıktan korumadı.

Orta Afrika devletleri, fiilen Batılıların işgaline uğradığı gibi ahlâken de Batılı işgale uğradı. Ahlaksızlık, AİDS gibi hastalıklara yol açarak Orta Afrika`yı kasıp kavurdu.  Afrikalılar, Müslüman olsun olmasın, bu belaya karşı çareyi İslam`da gördü. Kimi zaman nüfusunun büyük kısmı Hıristiyan olduğu hâlde Afrika ülkeleri, kendileri için Müslüman idareci aradı. Ahlaksızlığa karşı İslam zırhına bürünmek için seçilecek liderlerin biyolojik olarak bile İslam`a ait olması yetiyordu. İslam`dan uzaklaşan İslam evlatları bile Afrika halkını ahlaksızlığa karşı Katolik kökenli idarecilerden daha iyi koruyordu. Afrika`da oluşan bu bilinçle pek çok Müslüman, devletin idaresinin başına getirildi veya devlet idaresine ortak edildi. 

Orta Afrika Cumhuriyeti`nin de böyle bir hikâyesi vardır. Çad ve Güney Sudan`ın güneyinde yer alan bu ülkenin nüfusu 4 milyon 500 bin civarında... Büyük bölümü Hıristiyan... Müslüman nüfus ile ilgili bilgiler ise değişiyor. Yüzde on diyen de var yüzde otuz diyen de... Ülkenin bir bölümü de putperest... Ülke, Hıristiyanlar tarafından yönetiliyordu. Ama halk memnun değildi. Çareyi İslam`da gördüler. Müslüman Seleka örgütüne destek verdiler. Bu örgütün lideri, Mart 2013`te Orta Afrika Cumhuriyeti`nin ilk Müslüman devlet başkanı oldu.

Vatikan ve Katolikler, Müslüman bir lidere tahammül etmedi. Orta Afrika Cumhuriyeti`nde Hıristiyan katliamı yapılıyor yalanını uydurup uluslararası sistemi harekete geçirdiler.

Uluslararası sistem, Afrika`da İslam`ı sindirme görevini Fransa`ya vermiş. Fransa,  Müslüman lideri destekler görünerek müdahale etti. Müslüman Seleka örgütü silahsızlandırıldı. Hıristiyan Anti Balaka örgütüne silah dağıtıldı. Müslümanlar bağlandı, Hıristiyan Anti Balaka milisleri Müslümanların üzerine salındı. Müslüman Cumhurbaşkanı, Müslüman katliamını durdurmak için istifa etti. Ama Hıristiyanlar katlediliyor yalanını uyduranlar onun istifasından sonra Müslüman katline daha da hız verdi.

Afrika, hep İslam`ın yanında yer aldı. En zayıf gününde bile sömürgecilerin canına okudu. Avrupalıların boş kalıp merkezî İslam dünyasına yönelmesini engelledi. Afrika, İslam`a umut bağladı. Ama Müslümanlar Afrika`ya sahip çıkmadı.

Bugün Batı, Somali`den Nijerya`ya kadar Afrika`da ya bizzat olaylara müdahale ediyor. Ya da Müslümanlar arasında Afrika`daki köklü derviş geleneğine düşmanlık eden, Müslümanları bölerek onların güçlerini kıran, eğitime karşı çıkarak Müslümanları geri bırakan sözde İslamî anlayışları Afrika`ya aşılıyor. Afrika Müslümanları, bir yandan Katolik Hıristiyanlığı ile uğraşırken öte yandan bunların çıkardığı ihtilaflarla uğraşıyor. Çağın Bilâlleri, bu felaket içinde bir yardım bekliyor.