• DOLAR 34.309
  • EURO 37.22
  • ALTIN 3018.549
  • ...

İnsanî faaliyetler, faaliyette bulunan insanın niteliğine göre şekillenir. İslam, hesap yapan, hesaplı çalışan ve hesap soran ve hesap veren bir “hesap insanı” yetiştirdi.

İslam’a hizmette, Allah için çalışmakta ne kadar hesapsız ise dünya işlerinde o ölçüde hesaplı. Allah için verince yüce Allah tarafından uyarılacak kadar ölçüyü kaçırmaya meyilli, dünya hesabı olunca karşısındaki insanın “Bu kadar da olmaz!” diyeceği kadar hesaplı.

O hesaplı Müslümanlar Basra’yı, Şam’ı, Mısır’ı, Bağdat’ı, Endülüs’ü, Buhara ve Semerkant’ı inşa etti.

O hesaplı insanlar, Şark ve Garp arasında bütün insanlığın yararlandığı ve bütün insanlığın yararına çalışan bir ticaret yolcu kurdu.

Sonra o hesap insanları, o hesaplı insanlar gitti, onların yerini dünya işlerinde de hesapsız, “Arabî bazar” çalışan Müslümanlar geldi.

Bu Müslümanlar ne hesap yapmayı ne hesap vermeyi ne hesaplı çalışmayı ne hesap sormayı ne hesap vermeyi bildi.

Böylece “hesaplı insanlar ümmeti” yerini hesapsız insanlar ümmetine bıraktı. Güne dalan, günü gelişigüzel yaşayan, hesap vermeyi de sormayı da ayıp sayan bir insan…

Hayatı medeniyetten kültüre, öğrenilip geliştirilen ölçülerden, öğrenilen dondurulan ölçülere doğru değişen bir insan…

Müslümanlar, dünyanın trenini böyle bir insan devrinde kaçırdılar.

Bugün hâlâ kısmen de olsa karşı karşıya olduğumuz Müslüman insan bundan çok farklı değildir. Hatta neredeyse hesapsız yaşamak, bir tür fazilet sayılıyor.

Oysa karşımızda hayatın her alanını hesaplı yaşayan, her işini kılı kırk yararak yapan ve İslam düşmanlığını meslek edinen bir dünya var.

İslam dünyasının hesapsızlığını, istilası ve zulüm için fırsat bilen gaddar bir dünya…

Böyle zalim ve istilacı bir dünyaya karşı İslam’ın iyilik dünyasını inşa etmenin yolu, yeniden hesaplı bir Müslümanı yetiştirmek, kendi yenimize ulaşmakla mümkündür.

Resûl-i Ekrem’in yetiştirdiği insanlar gibi bir insan…

Kaybettiklerine ağlayıp duran değil, yapacağını planlamak için seferber olan bir hesap insanı…

Bu yöndeki insan ihtiyacı istenen noktaya geldiğinde karşımızdaki dünyanın aciz kaldığına hep birlikte şahitlik edeceğiz.