• DOLAR 34.35
  • EURO 37.398
  • ALTIN 3021.998
  • ...

“Oku!” emriyle başlayan İslam, bilgi sahibi bir insan yetiştirdi. İnsan; bilip de yaşayanlara,

yaşayıp da anlatanlara,

anlatıp da uğruna mücadele verenlere uyacak,

bilme makamına çıkacak,

bilerek yaşayacak, bilerek anlatacaktır.

İslam, insanı yeryüzünün efendisi bilir. İslam’ın insan ile bilgi arasında kurduğu ilişki de insanın efendi oluşu esasıyla şekillenmiştir. Bizde bilgi, insanın yoldaşı bile değil, yol bineği, elindeki aydınlatma cihazıdır.

Böylece İslam’la “bilen insan, bilginin sahibi insan” yetişti. Bilmenin hakkını veren, Hakk’a ulaştı. Bilmeyi sadece dünya için kullanan da dünyalığı elde etti.

Yahudiler, bilginin gücünün önemine İslam’la vardılar. İslam’ın siyasi hakimiyet günlerinde tıp, iktisat gibi alanlarda bilgiler edinerek rahat bir yaşam sağladılar. Ama fırsat bulduklarında insanı bilgi sahibi olma makamından, bilginin sahip olduğu insan düzeyine düşürdüler. İnsanı efendileştiren bilgiyi ondan aldılar, onu köleleştiren bilgiler ürettiler.  

İnsan, Yahudi uygarlığında bilgiye kavuşunca yüceldiğini zannetti. Halbuki bilgi, onun sırtına bindi, onu “yol bineği” yaptı ve nihayetinde kendi sahibine doğru köleliğe götürdü.

Son iki yüzyıldır insan ile bilgi arasındaki ilişki ne yazık ki böyle bir seyir izlemektedir. İnsan, Yahudi uygarlığının formal ve informal kaynaklarından beslendikçe önce bilginin altında ezilir, şaşırır, bunalır, sonra bilgi, ona hâkim oldukça adım adım köleliğe doğru gider.

Nasıl ki eski dünyada kölenin güçlü olması, satın alınmada tercih sebebi ise bugünün dünyasında da kişi ne kadar Yahudi uygarlığından beslenerek bilgilenmişse o ölçüde köle edinilmede tercih sebebidir. Bilgi ne kadar insana hakim olmuşsa insan, o ölçüde modern köle tüccarlarının ilgisini celp eder, insan, o ölçüde modern köle pazarlarında para eder. İnsan, bilgi ile avlanır ve bilgilendikçe avcıların daha çok ilgi alanına girer.

On dokuzuncu yüzyılda bilgi ile avlanmanın aracı kitaplardı. O yüzyılın ilk yarısından itibaren buna gazete, dergi eklendi. Böylece klasik medya oluştu. Yirminci yüzyılda klasik medya kemal çağına doğru yol alırken ona radyo, sinema ve televizyon eklendi.

Yirmi birinci yüzyılda o birikimin üzerine bir de yeni nesil medya; farklı dijital ortamlar ve sosyal medya geldi.

Bugün dijital ortamlar ve sosyal medya, bilgi ile avlamanın en etkili, en ucuz ve en yaygın yoludur. Artık sıradan bir kölenin değeri, pazarda üç kuruş bile değil!

Bu hâl içinde Müslümanlar, köleleşmeye direnen son toplulukturlar; kararlılıklarıyla köle avcılarını hem kızdırıyorlar hem onları yetenek yarışına sürüklüyorlar.

Ama sadece bilgi ile avlanmanın hedefinde sadece Müslümanlar yoktur. Köleleşenleri köle olarak tutmak, onların isyanını engellemek için de bilgi kullanılıyor. Köleleri efendilerin safında tutmak için bilgiye olağanüstü yatırımlar yapılıyor.

Bugün İslam alemi ve dünya işte böyle zorlu bir süreç yaşıyor. Buna karşı zaman, bilgi kaynaklarını analiz etme, gerektiğinde reddetme ve bilgi sahibi insanı yeniden yetiştirmek için sahih bilgi kaynaklarına dayanma ve o kaynaklara dayanarak günün gerçekliği ve yarınlar için bilgiyi yeniden inşa etme zamanıdır.

Ne var ki köleleştirme için yem olarak kullanılan bilgi o kadar ucuz ki insanlar, zorlu sahih bilgiye ulaşmak için hiçbir özveriyi göze alamıyor. Sahih bilgi, alimin özverisiyle ücretsiz sunulduğunda ise değeri bilinmeyip ayaklar altına atılıyor.

Davamız büyük iken bilgi ile ilişkimizden dolayı acımız büyük!