Filistin, Kemalistler ve biz…
Allah, İsmail Heniye’ye rahmet eylesin… İhvan-ı Müslimin ve Şeyh Ahmet Yasin’in HAMAS mektebinde yetişmiş bir önderdi.
Duruşu, hitabı ve gülümseyen yüzüyle, Filistin davasının hem Filistin halkına hem dünyaya bakan yüzlerinden bir yüzdü.
Tasavvuf ehli bir ailede yetişmişti. Babası tarikat şeyhiydi. Kendi ifadesiyle ilk İslâmî eğitimini onun yanında aldı. Ardından siyonistlerce tehcire rağmen Şeyh Ahmet Yasin’in mektebinde tedrisatını tamamlayıp önderliğe ulaştı.
HAMAS önderleri, sadece bir kurtuluş önderi değiller, aynı zamanda “İmkânsızlıklar içinde, büyük imkânlar nasıl oluşturulur? İnsanın çaresiz olmadığı nasıl ortaya konur?” sorularının cevabı bağlamında insanlığın önderleri arasındadırlar.
Bütün hâlleri ile sevgiyi de saygıyı da hakkediyorlar. Nitekim Heniyye’nin kalleşçe bir suikastla şehid edilmesi, dünyanın bütün duyarlı insanlarının siyonistlere bir kez daha lanet okumasına yol açtı.
Buna karşı Kemalist çevrelerin ezici çoğunluğu, TV’de ve sosyal medya hesaplarında neredeyse kutlama yaptılar. Filistin halkının hüznüne, siyonistlerin sevincine neredeyse alkış tuttular.
Şöyle bir düşünelim: Kemalizm’in bütün argümanları, dış istila karşısında Kurtuluş Savaşı’na dayanıyor. Kemalizm ve Kemalist dönemle ilgili neyden söz ederseniz edin Kemalistler “Başımızda Yunan bayrağı mı dalgalansaydı, bizi o kurtardı!” derler.
Kemalistler, dış istila karşıtı bir mücadele için Kemalist uygulamaları sadece meşrulaştırmaz, aynı zamanda uygulamaların öznesini masumlaştırırlar.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında memlekette kıtlık varken, açlıktan ölüm bile konuşulurken Ankara’da haddi hesabı olmayan israf… Kitaplara konu olmuş alkol ve eğlence sofraları… Bale gösterileri… Danslar, çeşit çeşit balo kıyafetleri… Binlerce dönüm çiftlikler içinde tatiller… Her şehrin meydanına dünyanın parasıyla dikilen irili ufaklı heykeller… Yatırım adına içki fabrikaları…
Hilafetin kaldırılması… Ezanın yasaklanması… Harf yasağıyla memleketin cahil bırakılması… Buna karşı çıkan ulema ve meşayihin dar ağaçlarında sallandırılması… Şeyh Said ve arkadaşları, Menemen, Zilan, Dersim…
Ne derseniz deyin Kemalistler, “Ama dış istiladan bizi o kurtardı!” argümanını öne sürerler. Hatta yeni tür muhafazakâr Kemalistler bile bu argümanla sizi susturmaya çalışırlar. Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı’ndaki rolünün Hint’e, Vietnam’a örnek olduğunu iddia eder, Latin Amerika’dan örnekler getirirler.
Gelin görün ki bunca dış istila karşıtı Kemalistler, Filistinlilerin dış istila karşıtı İstiklal Savaşı’na terör faaliyeti diyor. İstilacılar için “Ortadoğu’nun yegâne demokrasisi!” safsatasında bulunuyor. Boykotu bilerek kırıp kırk bin insan katleden soykırımcılara bir tür dolaylı vergi ödüyor. Onların katliamları sürdürebilmeleri için iktisadi destek sunuyor. Meclis’te çift kimlikli siyonistlere karşı çıkarılmak istenen yasada siyonistlerden yana oy kullanıyor. Genel başkan ve başkan yardımcıları düzeyinde siyonizme açıktan destek sunuluyor. Hatta yönetimlerindeki belediyeler israil’le kardeşlik kuruyor!
Tutarsızlık uyarıcıdır. Tutarsızlığa düşen kaybeder ve karşımızda ölmüş kalpleri bile diriltecek bir tutarsızlık var.
Lâkin biz anlatamıyoruz. Yasaklar falan yüzünden değil. Anlatım sanatlarımızı yitirmişiz, dilimiz tutulmuş, anlatamıyoruz.
Bir şeyin farkına varmak için onun yaşanması yetmez. Farkına vardıran birilerinin olması ve onların uygun araçlarla mücadele etmeleri gerekiyor. Biz, bunu yapamıyoruz. Bilgi veriyoruz. Oysa karşımızdakilerin algıları kapanmış. Kapanmış algılar, bilgiyi almaz. Kalpleri, ölmüş ve bilgiyle kalpler uyanmaz.
Ölen kalpleri diriltecek, kapanan algıları açacak bir sanat diline ihtiyacımız var. Geçen hafta da yazdım. Karikatürümüz dışında bizde böyle bir sanat yok. Dolayısıyla üzülüyoruz, öfkeleniyoruz, kızıyoruz, bağırıyoruz ama etkili olamıyoruz. Dolayısıyla Filistin davasına bulunduğumuz yerden bir katkı sağlamıyoruz.