• DOLAR 34.697
  • EURO 36.681
  • ALTIN 2967.716
  • ...

Siyonistlerin Filistin’deki soykırım bir birleşik cephe soykırımıdır. Bir ittifakın soykırımıdır. siyonistler, bu ittifakta tetikçi konumundalar. Yahudilerin aşırılarının vahşette bulunma hırsının bir karşılığıdır siyonistler.

Onların arkasında siyasi bir yapı var, bir de iktisadi bir yapı. Böylece ortaya silahlı siyonistler, siyasi siyonistler ve ekonomi siyonistleri olmak üzere üçlü bir yapı çıkmaktadır.

Soykırımda bulunan işte bu üçlü yapıdır: Silahlı siyonistler öldürür, yıkar, yakar. Siyasi siyonistler, siyasi ortamı hazırlar, yönetir ve silahlı kanada cesaret verir. Ekonominin siyonistleri ise para tedarik eder, silah verir, kurşun, bomba bulur.

Bu, bir sistemdir ve bu üçlüden biri, sistemin dışına çıktığında sistem çöker; soykırım planları alt üst olur.

siyonizm, esasen bir şirketler federasyonudur. Kendisi için İngilizlerin Doğu Hindistan Şirketi’ni örnek almış. Büyük bir şirket gibi örgütlenmiştir. İnsanlığı ifsat eden ve kardeşlerimizi katleden bu siyonist şirkettir.

Nasıl ki Avrupa’da, örneğin Avusturya’da Katoliklerin kiliseye zorunlu olarak vergi ödeme zorunluluğu varsa dünya Yahudi yapılanmasının da muhtemelen her Yahudiye ve Yahudi müttefikine yüklediği sorumluluklar vardır.

Bu yapı, her Yahudi şirketine de siyonizme pay verme zorunluluğu yüklemiştir. Medya alanındakiler, kayıtsız şartsız itaatle siyonizm propagandası yaptıkları gibi, onlar ve diğerleri de siyonizme kayıtsız şartsız katkı sağlıyorlar. Dolayısıyla siz, herhangi bir Yahudi şirketinden alım yaptığınızda bir şekilde siyonizmi güçlendirmiş oluyorsunuz.

Bu resmin sadece küçük yanı. Resmin büyük yanında ise küresel Yahudi firmaları; dünyayı yine bir şirketler federasyonu gibi yönetmeye çalışıyorlar ve küresel bir hedef olarak, dünyada yaşayan her bir şahsı, kendilerine vergi ödeyen bir kul, bir köle gibi düşünüyorlar. Bu vergiyi de elbette mallarından alım üzerinden tahsis ediyorlar.

Anlaşılır bir ifadeyle, İstanbul’daki Oktay ve Tuğçe, marketten bir Yahudi malı aldıklarında, aslında o mal üzerinden küresel Yahudi yapılanmasına bir tür vergi ödemiş oluyorlar. Zira Yahudi yapılanması, o malın fiyatına “katma değer vergisi” gibi bir dünya Yahudi yapılanması vergisi yüklemiş. Oktay ve Tuğçe, o malı aldıklarında katma değer vergisi verir gibi, doğrudan o vergiyi de vermiş oluyorlar.

İşte o yapılanma Oktay ve Tuğçe’nin tahsil ettiği verginin bir kısmıyla dünyayı ifsat ederken, İslam’a karşı iftiralar yayan akademik çevreleri, medyayı, farklı dernekleri beslerken diğer kısmını doğrudan siyonizme aktarmakta. siyonistler, onunla vahşi terörist silahlı kanatlarının maaşlarını ödemekte, üniformalarını almakta, yemeklerini yedirmektedir.

Buradan bakıldığında İstanbul’daki herhangi bir marketten Yahudi şirketlerince üretilmiş temizlik maddesi aldığınızda ya da ailecek bir havalimanında içtiğiniz bir kahve ile aslında bir siyoniste kurşun alıyorsunuz, bir siyoniste üniforma sağlıyorsunuz, bir siyonistin sabah kahvaltısını sağlıyorsunuz.

Buna yardım yataklık deniyor. Ama bu yardım yataklığı bile aşıyor. Doğrudan ekonomi kanadı içinde yer almak olarak kabul edilmelidir.

Buyurun, bu tablo içinde kendimizi hesaba çekelim: Belki, israil’de bebekleri öldüren siyonistin elindeki silah Oktay’ın, sıktığı kurşun Tuğçe’nin, üzerindeki üniforma Arda’nın, sabah kahvaltısı Mine’nin parasıyla alınmıştır.

Dolayısıyla Oktay’ın, Tuğçe’nin, Arda’nın, Mine’nin boykota katılmasını sağlamak, aslında siyonizmin iktisat kanadını zayıflatmak ve çökertmektir.

Boykota katılmayanların çoğu ne yaptığının farkında değildir. Büyük bir bilinç hareketiyle onları bilgilendirmek ve bilinçlendirmek bilenlere ve bilinçli olanlara düşer.