İçimizdeki siyonistlerle mücadele!
Siyonizm, bir Yahudi örgütlenmesidir. Yahudi olmayan, siyonist olamaz. Bunu belirleyen yine siyonistlerin kendileridir. Siyonistler, Yahudi olmayanları örgütlerine kabul etmezler.
Peki, siyonistlerin, Yahudi olmayanların hizmetini de kabul etmediklerini söyleyebilir miyiz? Öyle şey mi olur?
Masonluk, hep siyonizmin hizmetinde çalıştı. Masonluğun siyonizm için en büyük avantajı ise Yahudi olmayanları da kabul etmesidir.
Seçkinliğin önemsendiği modern dünyada Masonluk, toplumların seçkinlerini Yahudilerin hizmetine aldı ve onlar için çalıştırdı.
Bugün Masonluk bitti mi, hayır. ABD kongresine bakın: Kongre üyeleri israil’e hizmet için adeta yarışıyorlar. Biz, bunu sadece günlük ekonomik çıkarlar ya da seçilmeyi garantilemekle açıklayamayız.
Yahudiler, ABD toplumundan insan devşirmişler. Masonluk da devşirmenin yollarından biridir. Mason; siyonizmin çıkarlarına körü körüne bağlanmış akademisyen, gazeteci, sanatçı, tüccar ve siyasetçi gibi sınıflardan seçilen devşirmedir.
Eskiden Masonların listeleri yayımlanırdı. Adı geçenlerin çoğu, ölmüş Masonlardandı. Gaye Masonların ne kadar güçlü olduğunu göstermekle birlikte, Masonluk propagandasını yaparak yeni üye bulmaktı. Bir ara, yaşayan Masonlardan bazıları da Masonluk ilkelerine aykırı olmasına rağmen kendilerini ilan ettiler. Ama bu ilan süreci orada kaldı.
Bugün kim Mason, bilen var mı? Hayır! Peki Masonluk, aniden son mu buldu? Asla! Bugün aramızdan siyonizm yanlılarının bir kısmı masondur ve Yahudiliğe hizmeti adeta ibadet aşkı ile yapıyorlar.
Mesele sadece Masonluk değil!
Postmodern siyonizm, üst sınıflarla birlikte halkları da hizmetine almak için çalışmaktadır. Halklar elbette Mason olacak değildir. Lâkin halkların iç ihtilaflarından yararlanarak onların bir bölümünü bir Mason kadar siyonistlerin çıkarlarına hizmetkâr yapmak mümkündür.
Mevcut ABD başkanı Biden, “Ben bir siyonistim!” demişti oysa Yahudi değildi. Ne yazık ki Yahudi olmayan toplum kesimleri de bir siyonist kadar israil yanlısı yapılabiliyor.
Bugün yaşadığımız, tam da budur. israil mallarına karşı boykot, küresel bir intifada gibidir. Oysa boykotu bilinçli olarak kıran bir kesim de vardır ve bu kesim boykotun daha fazla etkili olmasını engelleyebilmekte, israil’in hedeflerine ulaşması için gönüllü hizmet etmektedir.
Gazze’deki cihadın ilk aylarında Sabiha Gökçen Havalimanı’nda boykotla özdeşleşen bir kahve firmasının önünden geçtim. Havalimanlarındaki yüksek fiyatlara rağmen dopdoluydu ve içicilerin çoğu yerliydi. Önlerinden geçenlere tek kelimeyle düşman gibi bakıyorlar, kendilerince bir şeylere karşı olduklarını göstermeye çalışıyorlardı. Farkındalar mıydı, bilmiyorum ama zalimler için mazlumları protesto ediyorlardı. Halbuki konuşsanız çoğu mazlumluk edebiyatı yapardı.
Buna karşı çözüm, öfkeden uzak bir şuur mücadelesidir. Çözüm, Kudüs davasının önemi kadar, siyonizmin çirkin yüzünü “insanlık”la beraber, insanlara da sabırla anlatmaktır. Topluma yapılan anlatımlar, bireyleri de elbette etkiler ama siyonizmin halkların içine sirayet imkânları düşünüldüğünde şahıslara birebir anlatmak zorunluluk arz etmektedir.
Bu açıdan siyonizmin Gazze’deki vahşetleri ve Müslümanların ona karşı onurlu direnişi, İslam davetçileri için büyük bir fırsat oluşturmuştur. Unutmamak gerekir ki fırsatların çoğalması, sorumlulukları artırır.