Niye katlettiler?
6-8 Ekim 2014 katliamının dokuzuncu yıldönümündeyiz. Şehid Yasin ve ağabeylerinin şehadetlerinin yıldönümü… Allah, tamamına rahmet eylesin. Acıları, artlarında kalanlara takva ve salih amel vesilesi olsun…
Linç edilerek katledildiler, cesetleri çiğnendi, parçalandı ve yakıldı…
Peki neden?
Bilindiği kadarıyla katiller, bugüne kadar siyasi bir savunma yapmadılar. Yani bu katliamın kendilerince gerekçesini beyan edip katliamın arkasında durmadılar.
Bugüne kadar “Şunun için yaptık!” demediler. Katledilen gençleri suçlamadılar. ‘Namusumuza el attılar, malımızı gasp ettiler, bizi ispiyonladılar, bizden birini öldürdüler’ demediler, diyemediler.
Üstelik bu gençler, Diyarbakırlıydılar ve “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir!” yüce beyanının karşılığı olan bir değeri ihya ediyorlardı. Bir bayram gününde, et gibi, modern dünyanın yoksullarının kolay ulaşamadığı bir gıdayı dağıtıyorlardı. Gönüllü bir sosyal yardım faaliyeti yürütüyorlardı.
Öyleyse niye katlettiler? Bilenleri var, bilenlerine uyanları var.
Bilenleri konuşuyor mu? Hayır!
Bu durumda “Niye katlettiler?” cevabı, onların dışındakilere kalıyor.
Birinci cevap şu olabilir: Sosyalist ideoloji onları dine düşman yaptı. Dindarı görünce öldürdüler.
İkinci cevap: Sosyalist ideoloji içinde Bolşeviktiler. Bolşevikler, Sosyalist olsalar da partileşmede faşisttirler, kendilerinden başka kimseye hayat hakkı tanımazlar.
Üçüncü cevap: Kötüydüler ve iyiliği görünce hırçınlaştılar. Zira iyilik, onların kötülüğünü ifşa ediyordu. Kalitesizliklerini, ihanetlerini açığa vuruyor, topluma duyuruyordu.
Her üç cevap da yerinde olmakla birlikte yetersizdir. Bunlar, vakanın ön yüzüdür oysa ön yüz, arka yüzün yansımasıdır. Arka yüz anlaşılmadan hiçbir vaka anlaşılmış sayılmaz.
“Eski”/putperest/pagan cahiliyede beşeri iktidar, genellikle putların arkasına saklanırdı ve toplumlar, putların arkasına saklanan tanrıların kötülüğünden sakınmak ya da onların iyiliklerine mazhar olmak için sadakatlerini ispat için, insan kurban ederlerdi.
İddialara göre Güney Amerika’da 16. Yüzyıla kadar dahi, insanlar sunaklarda kesilerek tanrılara kurban ediliyordu.
Elimizdeki sahih kaynaklara göre ise Hz. Ömer Devri’nde fethedildiğinde Mısır, Hıristiyan olmasına rağmen hâlâ her yıl Nil taşsın (!) diye, yakutlarla süslenen genç bir kız diri diri Nil Nehri’ne atılıp boğuluyordu. İslam fethi, o genç kızları kurtardı.
Modern cahiliyede ise kendilerini Eski Yunan tanrılarına benzeten küresel güçler, “özgürlük” ve “ulus devlet” gibi ödüllerin arkasına saklanıyorlar. Toplumlara “özgürlük” ve “ulus devlet” ya da “ulus devlet” içinde bir hakimiyet alanı vermek için, onlardan kendi halklarının değerlerini yok etmelerini ve o değerlere sahip çıkanları kurban etmelerini istiyorlar.
Siz, değerlerinizi yok edecek, değerlere sahip çıkanları katledeceksiniz, böylece onların kölesi, kulu olduğunuzu ispat edeceksiniz; sözde kimliğiniz içinde özgürleşirken hakikatte kimliğinizi ellerinizle yakacak, özgürlüğünüzü ellerinizle bitirecek, boynunuza esaret zincirini geçirecek ve en azizlerinizi, en temizlerinizi, en onurlularınızı idam edecek, kurşuna dizeceksiniz. Kulumuz/kölemiz olduğunuzun ispatı budur.
Küresel küfür, Müslüman halkımızın tarihteki onurlu duruşuna bakıp bunu yapacağına hiç inanmadı. Sosyalistler ise “iktidar” kabul edilmek için onları hep inandırma kaygısında oldu.
Bunun için kırk yıldır, kurşuna dizdiler, darağaçlarında boğdular, yine de inandıramayınca kitleyi öne sürüp linç etme düşüklüğüne vardılar.
Kendilerince bakın halkımız, “ilkel kominal topluma döndü, bütün değerlerinden sıyrıldı, iyilerini yakacak kadar vahşileşti, haydi bize aferin deyin, buna karşılık vaat ettiğiniz ödülümüzü verin” dediler.
Bu vahşet, alçaklık kompleksinin insanı nasıl da insanlığından edip salt beşerleştirdiğinin açık bir kanıtıdır.
Bilenleri konuşmuyor ve konuşamazlar çünkü sırları ifşa olacak? Artık unuttukları ve “özgürlük” diye tercüme ettikleri “Azadi!” sloganına ihanet ettikleri, küresel güçlere kul/köle olup değerlerimizi imhayı icar aldıkları, iyilerimizi öz ellerimizle boğmayı, yakmayı, parçalamayı seçtikleri gün yüzüne çıkacak.