Irkçılık ya da Batı (!) jandarmalığı!
Yahudiler, 19. yüzyılda Batı’da sistemi tamamen gasp ettiler. Oysa İslam dünyasında hiçbir varlık sahibi değildiler ve tarihsel sürece bakarak İslam dünyasını bölmeden ona hâkim olamayacaklarını da gördüler.
İslam dünyasına yönelik 19. yüzyıl ve devamındaki bütün planlar, Müslümanları bölmek üzere kurulmuştur çünkü bölünme gerçekleştiğinde istila gerçekleşecektir.
Bu stratejiye hizmet edecek hazır ve denenmiş araç ise ırkçılıktı. Irkçılık, Avrupa’yı sadece parçalamış ve birbirine düşman etmiş değildi, aynı zamanda köklerinden kopararak Yahudiler için siyaset alanı açmıştı.
Irkçılık, köklere dönüş iddiasıyla üretilmiş bir köksüzlük yoludur. Kökleri öve öve aldatacak ve nihayetinde kurutacaktır.
Osmanlı’da ve ardından Türkiye’de ırkçılık, Avrupa ile aynı yol üzere bir yandan İslâmî köklerden kopuş için kullanıldı, diğer yandan İslam aleminden koparıp ona karşı harekete geçirmek için.
Şimdi buradan sahaya bakın, o gün ekilen zehirli tohumların nasıl da yeşerdiğini göreceksiniz.
Sahada şu anda İslam alemine yönelmiş ve birbirini tamamlayan iki tür ırkçılık vardır: Biri, İslam’dan tamamen kopuşa dayanan bir ırkçılık türü. Bazen Şamanizm’den dahi söz eder ki zerre alakası yok.
Bu, köklerine dönme çabası değil, yeni bir bağ türüdür. Latin Alfabesine Türk Alfabesi diyecek kadar Batı’ya yönelmiş bir bağ. Arap alfabesinden nefret eder. Arap alfabesini görünce düşman görmüş gibi öfkelenir. Acaba Araplar, Anadolu’yu yüzyıllarca istila edip sömürdüler de haberimiz mi yok? Öyle değil tabii ki… Bunların kimyası (!) bozuk: Batı’ya yaklaşmayı özgürlük, İslam dünyasına yaklaşmayı her nasılsa esaret görürler.
Gerçeklikte yaşadığımız bunun tersi değil mi? Lâkin bunların dünyasında her şey ters işliyor. Zira bunlar, halklarını özgürlük sloganları ile esarete götürmek üzere türetilmiş. Onun için ülkeye beş kuruş getirmeyen bohem bir beyaz turist görseler onu filozof zannedip önünde toprağı öperler. Ama ülkeye sürekli zenginlik taşıyan Arap bir turist görseler neredeyse taşlayacaklar.
Keşke 19. yüzyıldan bu yana yaşadığımız acılar, dramatize edilerek yeni nesillere tiyatro ve sinema üzerinden hakkıyla anlatılabilseydi!
Diğer türe gelince İslam derler, Müslüman derler ama hakikatte ırkçılıkta, dolayısıyla Yahudi projelerine hizmette hiç de geride değiller. Bir gün Şam bizim, diğer gün Kahire derler… Zannedersiniz ki gayeleri Müslümanların birliğidir. Oysa durum pek farklı…
Haydi diyelim mesele Osmanlı günleridir. Siz, hiç bunların Atina bizim, Sofya bizim, Belgrad bizim, Bükreş bizim diye bir sosyal medya paylaşımı yaptığını gördünüz mü? Peki Osmanlı’nın Atina hakimiyeti, Sofya hakimiyeti Halep ve Şam hakimiyetinden daha mı kısa süreli?
Ama beyinleri öyle işlemiyor. Yahudi, onların akıllarını öyle kurmamış. Oralara hiç bakmıyorlar da neredeyse gün aşırı ne yaman bir milliyetçi olduklarını ispat için Şam, Halep, Yemen edebiyatı yapıyorlar.
Peki zıddını düşünebilir miyiz? Bir Arap, Emevî, Abbâsî günlerini hatırlatıp şura bizim, bura bizim diye yazarsa ne olur? Mankurtluk, bunu kavramaya engeldir tabi ki! Her gün Darwin’e küfrederler, oysa Darwin’in halisane talebesidirler. Zira Müslümanlar uzlaşsın, derseniz. Aslanlar, çakallarla uzlaşmaz, derler. Ardından da kardeşlik edebiyatı yaparlar. Esin kaynakları Darwin değil de kimdir?
Bilmedikleri şudur: İslam tarihi boyunca hiçbir kavim, diğer kavimler üzerinde tam bir tahakküm kuramamıştır. Diğer ırklar üzerinde tahakküme yeltenen çağını ağzının tadıyla yaşamamıştır.
İslam alemindeki bütün büyük devletler (imparatorluklar), Ümmet içi bir uzlaşı ürünüdür. O uzlaşıya şu veya bu şekilde varmayan, bizim coğrafyamızda büyük devlet olamamıştır. Ötesi ütopyadır. Yahudi gerçekliğini ağız tadıyla yaşatmak için başkasına ütopya yaşatır. Başkasının ütopyalarını kendi gerçekliği için kullanır.
Bugün Müslümanların birliğe ihtiyacı vardır. Lâkin bu birliğe inananların kuracağı hayaller tahakküm değil, büyük uzlaşı projeleridir. Bu uzlaşı projelerini kim geliştirir ve hakkıyla sahiplenip inandırabilirse geleceğin İslam dünyasının önderi odur.
Ya hep birlikte kurtulacağız ya hep birlikte eksik kalacağız. Yol budur, gerisi Yahudi memlûkluğudur hatta parasız askerliğidir ama biz anlaşılsın diye günün diliyle “Batı jandarmalığı”dır diyelim.