• DOLAR 34.619
  • EURO 36.363
  • ALTIN 2918.194
  • ...

Müslümanlar, Ecnadeyn Savaşı’nda Bizans ordusunu yenmiş, imparator Herakleios’u öfkelendirmişlerdi.

Herakleios, imparator devirerek tahta çıkmış, deneyimli bir siyasetçiydi. Doğuda Sâsânîleri Mısır kapılarından çevirmiş, Kudüs ve Şam’ı Sâsânîlerden kurtarmış büyük bir asker, İstanbul kapılarına dayanan Avarları geri çevirmiş büyük bir diplomattı.

İslam ordularının bir kolu doğuda Sâsânî ihtilafından da yararlanarak Irak’ta fetihler gerçekleştirmişti. Birden çok kolu ise Kudüs ve çevre alanı Şam’a doğru açılmış, Ecnadeyn’de Bizans ordusunu darmadağın etmişti.

Antakya’da bulunan Herakleios, öfkelenmiş, telaşa kapılmış ve İslam ordularına karşı Bizans askerleri, Ermeniler, Süryaniler ve Hıristiyan Araplardan oluşan büyük bir orduyu harekete geçirmişti.

Bizans ordusunun mevcudu 200 bin civarındaydı. Herakleios, Antakya ile Humus arasında savaşı bizzat yönetmeye karar vermişti. Ordunun başında da yakınları ve en seçkin komutanları vardı.

İslam ordularının mevcudu ise 30 bin civarındaydı ve askerlerin önemli bir kısmı daha önce düzenli ordularla karşılaşmamıştı.

İslam, Medine’nin ilk günleri ya da mürtetleşme vakası gibi bir tehditle karşı karşıya idi. Tehlike büyüktü. Savaşın kaybedilmesi durumunda Bizans, Şam’daki kazanımlarını almakla yetinmez, Medine’ye kadar giderdi.

İslam orduları Şam komutanı Ebû Ubeyde b. Cerrah ve komuta heyeti, bu tehdide karşı çok yönlü bir savaş stratejisi geliştirdiler: Savaş, Resûlullah’ın Sünnetullah’a sarılıp Nûsretullah’ı talep etme esası üzerine yürütülecekti.   

Mesele strateji boyutuna varınca Müslümanların bütün imkânları aynı hedefe doğru seferber edildi. Bu mahiyette,

  1. Geniş bir istişare yapıldı ve Müslümanların ellerindeki Humus, Dımaşk (Şam) gibi kentleri boşaltarak Medine ile kolay haberleşecekleri ve bir yenilgi durumunda kurtulanların gidip Medine savunmasına katılabilecekleri Ürdün’deki Yermûk Vadisi’ne çekilmeleri, mağrur Bizans’ın istediği yerde değil, Müslümanların istediği yerde savaşın yapılması kararı alındı. Karar, hemen tatbik edildi.
  2. Manevi atmosfer, herkes o gün iman etmiş gibi inşa edildi. Bunun için Ebû Ubeyde ve Muaz b. Cebel gibi Ashabın seçkin isimleri, askerlerin maneviyatını inşa ve ihya edecek nasihatlerde bulundular. Orduda bin civarı sahabe vardı ve onlardan yüzü Bedir ehliydi. Bedir’in ruhaniyeti Yermûk’a hâkim kılındı.
  3. Orduda dünyevi bir güven oluşturuldu. Bunun için orduda bulunan ve hem Bizans’ı hem Arapları iyi tanıyan Ebû Süfyan’a bir Arap büyüğü gibi orduya nasihat etme görevi verildi. Ebû Süfyan, Bizans’ı tanıttı ve orduya Arap tecrübesinden nasihatler yaptı.
  4. Ebû Ubeyde manevi imamlık makamını ve koordine vazifesini üstüne alarak ordu organizasyonunu muzaffer komutan Halid b. Velid’e bıraktı.

Halid, istişareye de uygun olarak bütün maddi tedbirleri aldı. Ashab, bir yandan Bizans ordusuna yönelik davet görevini sürdürecek, diplomatik buluşmaları dahi davet amacıyla kullanacak ama her tür askeri önlemi de alacaktır. Böylece madde ve mana kanatları bir anda vücutta bulunarak uçuş gerçekleştirilecektir.

Halid, Bizans ordusunun düzenine uygun olarak daha önce Müslümanlar tarafından hiç yapılmadığı hâlde ordusunu bölüklere ayırdı. Her bir bölüğün başına bir komutan atadı. Ordunun sürekli yardım aldığı görünümünü oluşturmak için ordunun farklı kanatları arasında düzenli olarak yer değiştirme kararı aldı.

Orduda görev alan Müslüman kadınlara da savaştan kaçanları durdurma görevi verdi. Bununla beraber Müslüman kadınlar, gerektiğinde fiilen savaşacaklardı.

Savaşın üç aylık karşılıklı saldırılar sürecinde Müslümanlar, Bizans ordusu karşısında kayıplar vermişler, savaştan kaçan Müslüman askerler olmuş ama kadınlar, onları taşlayarak hicvederek ve onlara nasihat ederek ordunun daha fazla dağılmasını engellemişlerdi. Esîr düşen Müslüman kadınlar olmuş ama Havle binti Ezver ve Afrete binti Gaffar gibi kadınların önderliğinde bir yolunu bulup pek çok Bizans askerini öldürerek kendilerini kurtarmışlardı.

Kocası İkrime b. Ebû Cehil’in ardından ikinci kocası Halid b. Said’in de şehid olduğu Ümmü Hâkim ve nicesi destansı bir savaş vermişti.

Beklenen gün, 12 Receb 15 (20 Ağustos 636) gelip çattığında Bizans askerleri kaçmamak için zincirlerle birbirine bağlanarak cansiperane savaşmışlar ama Halid’in kılıçlarından kurtulamamışlardı.

Bizans, öyle bir dehşete kapılmıştı ki Herakleios, “Elveda Şam!” diyerek Antakya’dan çıkıp İstanbul yoluna girmiş, komutanlardan İyaz b. Ganm, Bizans kaçkınlarını Malatya’ya kadar takip etmişti. İslam ordusu dünyanın süper gücünü yenmiş, yeni süper güç olmuştu.

Zafer, koordinatör Ebû Ubeyde’nin miydi, komutan Halid’in miydi, Müslüman kadınların mı? Komutan Halid olunca zafer elbette onun hanesine yazılırdı. Bu, onun hakkıydı. Manen ise zafer bütün Müslümanlarındı.