• DOLAR 34.538
  • EURO 37.286
  • ALTIN 2998.585
  • ...

Devletlerin geleceklerini düşünme hakları olduğu gibi, sıradan vatandaşın da geleceğini düşünme hakkı vardır.

Sürekli bir geçim kaygısı içinde yaşamak, çocuğuna harçlık verirken sürekli hesap yapmak vatandaş için eziyettir.

Vatandaşın bu eziyetten kurtulmak istemesi, çıkarcılık ile ilişkilendirilemez. Zira bugün geçinmek ve yarının geçiminden emin yaşamak, vatandaşın “kendini emniyette hissetme” hakkıdır. 

Emniyette olmak, kendini güvende hissetmek en temel haklardandır; yok sayılamaz, hafife alınamaz.

İslam, bir devlet nizamı olarak bunu hep önemsemiş ve İslam devletlerindeki yönetimlerin başarısı ölçülürken vatandaşı geçim konusunda ne kadar emniyette tuttukları hep dikkate alınmıştır.

İslam, bir sosyal adalet nizamıdır.

İslâmî yönetime karşı kapitalizm, belli bir sınıfı önemsemiş; sosyalizm ise devleti öne çıkarmıştır. Günümüz Avrupa’sı İslam’ın sosyal adalet nizamından kimi yönleriyle istifade ederek kapitalizmi yumuşatmaya yönelik önlemler almıştır.

Türkiye’de ise Sağcılaşma ile birlikte sosyal adaletin tembelliğe yol açacağına dair tezler, İslâmî ahkama rağmen sahada rağbet görmektedir.

Son yirmi yılda sosyal yardımlarda çok önemli bir mesafe kat edildi; engelli ve yaşlı aylıklarında düzeltme, hasta bakımı gibi hususlar toplumu epey rahatlattı. Ama bu, yeterli değildir. Yeterli olmaması yönündeki görüşler, yapılanların hafife alınması veya nankörlükle açıklanamaz.

Tüm dünyada yaşam standartları yükseldi ve bununla ilgili olarak toplumun beklentisi arttı. Bu beklenti yok sayılamaz ve bastırılamaz. Zira ihtiyaç durumu görecelidir.

Yaşam standartlarının yükseldiği bir dünyada toplumun taleplerinin artması bu göreceli hâl karşısında tabiidir, ciddiye alınmak durumundadır.

Kaldı ki toplumun hâlâ çok önemli bir kesiminin ihtiyaçları yaşam standartları ile de ilgili değildir, barınma hakkı gibi en temel ihtiyaçlarla ilgilidir.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye’nin yüzde 27,6’sı kiralık konutlarda oturuyor. Yani her dört kişiden birinden de fazlası kiracı konumunda.

Bugüne kadar genel olarak kiranın vicdani bir artışı söz konusuydu. Hâlbuki toplum, dünyadaki sekülerleşme akımına kapılarak ticari ilişkilerde vicdani davranmayı resmen ahmaklık/kendini düşünmemek/ çocuklarının geleceğini yok saymak gibi değerlendirmeye başladı.

Vicdanın köreldiği bir ortamda kanuni düzenlemelerle mutlak bir güvence oluşturmak şart. Konutlar, mutlaka sınıflandırılıp kira açısından sınırlandırılmalı; buna muhalefet edenlere karşı mali polis yeni yetkilerle donatılmalıdır.

Bununla beraber düşük gelirli vatandaşlara yönelik kira yardımı yapılmalıdır. Devlet, vergiler üzerinden kiradaki bütün mülklerin bir tür ortağıdır. Oradan gelen gelirin bir kısmını kira yardımı olarak düşük gelirli vatandaşlara aktarmalıdır.

Çok mu zor, hiç de değil, böyle bir vaat seçim sonucunu etkiler mi, kesinlikle.

Ne var ki genel manada İslam’ın sosyal adalet yaklaşımından uzaklaşma var. Sosyal adalet kavramının dillendirilmesinden yana bile bir ürküntü söz konusu ve bu, hakikaten musibet sebebi olabilecek bir ürküntüdür.

Esas olan; kalkınma ile vatandaşın geçim imkânları arasında bir uyumun olması; kalkınma hamlelerinin vatandaşın geçim koşullarını olumsuz etkilememesidir.

Vatandaş, son yıllardaki büyük kalkınma hamlelerinin kendi ekonomik durumunu olumsuz etkilediğini düşünüyor. Bunda da haklı görünmektedir ve bunu izale etmekten başka bir çözüm de yoktur. Aksi halde bu hamleleri durduracak ve daha öncekilerin nimetlerini ifsat için kullanacak bir yönetim oluşur.

Hâlâ toplumun çok önemli bir kesimi, başta askerlik olmak üzere devlete karşı bütün vazifelerini icra ettiği hâlde haksızlığa uğradığında mahkemeye başvuracak mali imkânlardan bile yoksundur.

Eğitimden temsil hakkına her tür imkâna kolaylıkla ulaşan bir sınıfın karşısında temsil hakkı bir yana eğitim hakkından bile doğru düzgün istifade edemeyen ve bunun farkında olan büyük bir kitle vardır.

Buna karşı çözüm sosyal adalettir, kalkınma hamleleri planlanırken sıradan insanın geleceği ilgili endişelerin ihmal edilmemesini sağlayacak sosyal adalet çerçevesi ve temel sosyal adalet politikaları oluşturmaktır.