• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...

Siyasetin muhafazakârlaşmasının kronik sorunlarından biri gençlikle arasına mesafe girmesidir. Gençlik, çocukluk döneminin bir ardıdır. Çocuk, davranışta yüzde yüz tutarlılık beklerse genç, hiç değilse yüzde yetmiş tutarlık arar.

Gençlik, tutarlılığı bulamadığında ona hangi hizmeti yaparsanız yapın, sizi sorgular ve tutumlarınıza önyargılı yaklaşır.

Tutarsızlık ise geçmişi tahrip etmeden geleceği inşa etmek ilkesiyle yol alan muhafazakârlığın karakteristik nitelikleri arasındadır. Gençlik, hiçbir dönemde bu karakteristik nitelikle barışık olmamıştır.

Öte yandan siyaset, çoğu zaman güncel koşulların şekillendirdiği bir yapı gibi görünse de bir zemin üzerinde var olup devam eder.

Katolik Avrupa’da Rus istilasına uğrayan coğrafyalar dışında komünist idarelerin kurulamaması, İslam dünyasının ana akımı demografisinde sosyalist partilerin taban bulma zorlukları da söz konusu zeminle ilgilidir.

Türkiye’de 1950’den bu yana, bütün engelleme ve darbelere rağmen yaşanan siyasi süreçteki istikrar da hiç kuşkusuz yüzyıllara dayanan zeminle ilgilidir.

Şimdi o siyasi süreç ABD’nin son yönetiminin, kesintisiz tazyikiyle tersine dönüştürülmek istenmekte, bunun için Türkiye zemininde kadim muhalefet odakları arasında yapay bir mutabakat zemini oluşturulmaktadır.

Buna karşı siyasetin istikrarı sürdürmek isterken yakın devrin tarihsel süreci ile hesaplaşmayı frenlemesi, muhafazakâr siyasetin tutarsızlık karakterinin zemine olumsuz yansımasına yol açmaktadır.

Hesaplaşma, salt sosyo-ekonomik sahayla sınırlı değildir. Sosyo-kültürel sahayı da kapsar.

Bir yandan “Kahrolsun zulüm!” diyeceksiniz; öte yandan siyaset zemininizin zulüm denince anımsadığı vakaları saygıyla anacaksınız, o süreçlerin simalarına rahmet okuyacaksınız!

Bir yandan geçmişin bugünkü mümessillerini teşhir edeceksiniz öte yandan onların öncülerini meşrulaştıracak, onlarla ilgili oluşturulan dili onaylayacak bir söylem içinde görüneceksiniz!

Böyle bir lüksünüz yok!

Tutumunuza belli bir yaşın üstü, soğukkanlılıkla yaklaşabilir. Gençliğin ise bunu kabulü kolay değildir.  Çünkü meşruiyetin söz konusu yakın tarihsel dönemin ilkelerine bağlılıkta olduğuna dair, küresel güçlerce desteklenen, sevk edilip tazyik edilen ve öncelikle gençleri hedef alan bir akım var karşınızda.  

Gençlik bir yana, yetişkin kitlenin bile başını döndüren bu sert ve kesintisiz akım, daima sağlam bir söyleme sahip ve eziklikten uzak bir karşı duruş gerektirmiştir. Bu karşı duruşu zafiyete uğratacak bir frenleme, kalede gediklerin açılmasına ve söylemlerinizin karşı tarafın değirmenine su taşımasına yol açar, onların siyaset zeminini güçlendirir. Alacağınız önlemler, mahsuru küçültebilir ama size zarar verecek boyutun altına düşürmez.

Son dönemde en üst söylemden; ezanın, caminin, Kur’an’ın özenle görüntülerden silindiği, karşı tarafın genç ve kadınlarının yüz binler ödenerek hem ekonomik olarak beslendiği hem gençliğin önüne idol olarak konduğu TRT dizilerine alınan vaziyet, o akıma özellikle gençlik nezdinde rüzgar taşımaktadır.

Buna karşı selametli yol, siyasetin hesaplaşmayı hikmet üzere sürdürmeye devam etmesidir. Bu mümkün değilse siyasetin bütün zeminlere hâkim olduğu imajından cayarak en azından sosyo-kültürel ortamı, hesaplaşmayı hikmet üzerinde sürdürecek kadar rahat bırakması ve desteklemesidir.  

Siyaset, bir veya beş teknik hata yaptı diye siyasi strateji değişmez. Zemininiz bunu kavramadığında yer değiştirir veya doğru hareket etmenizi engelleyecek kadar size yön vermeye kalkışır. Süreç, o yönde işlediğinde ise karşı tarafın zafere yaklaşması kaçınılmaz olur.

Buna yol açacak önlemleri alacak aklı işletmek ve bunu bertaraf edecek kalbin coşkusunu diri tutmak, vazife sahiplerinin sorumluluğundadır.

 

 

Diğer Köşe Yazarları