• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...

Başlığımız, bir israil gazetesinden ganimet! Konu Sisi. Oysa başlık son dönemde İslam dünyasında Batı maharetiyle yapılan ve yapılmak istenen darbelerin amacını dört kelimeyle özetliyor.

Bu dört kelime, aynı zamanda İslam dünyasındaki “ulusalcı” etiketli koltuk sahiplerinin ve koltuk taliplerinin de fonlanma nedenini de barizce ifade ediyor.

Amerikan siyaseti, geçmişin Büyük Britanya siyasetinden çok daha barizce Siyonist odaklı. Herkes Trump üzerine odaklandı. Oysa mevcut başkan Biden, sözde Katolik kimliğine rağmen Siyonizme daha da bağımlı.

Sisi, Demokrat Obama yıllarında iktidara taşındı, Trump günlerinde yerinde kaldı, Biden döneminde yerinde duruyor.

Trump’ın kimliği belli, Obama ve Biden ise insan hakları havarisi rolünde. Peki, Sisi’nin işkenceleri, fütursuzca idamları onların ne kadar umurunda? Hiç!

Ya kıta Batı’sı, yani Avrupa! Sisi, 2019’da onların toplu ziyaretleri öncesi, önlerinde kurban kesercesine dokuz gencecik insanı idam sehpalarında sallandırdı. Mısır’a giden Avrupa Birliği heyeti onu adeta tebrik etti.

Sisi, bu tebrik karşısında Akdeniz’de onlara ısmarlamalarda bulundu. Buna karşı onlar, Sisi’ye ne verdiler? Bir daha hiç!

Bu, bütün ulusalcı etiketli iktidarların ve iktidar adaylarının serüvenidir. Onlar, Batı’yı hep kendilerini iktidar koltuğunu sunan yüce güç olarak görürler. Batı ise onları hep sağılacak inek bile değil, sürekli koşturacak emir kulu, köle olarak bilir.

Batı, İslam alemindeki son direnişleri de kırıp bütün iktidarları ve iktidar adaylarını Sisileştirme peşinde! Nelerine güveniyorlar?

Silahlarına… Dolarlarına… Altın rezervlerine…

Hayır, hepsinden daha çok aziz İslam toplumunun ulusalcı etiketli rejimler maharetiyle cahil bırakılmasına, cahil tutulmasına.  

Ulusalcı etiketli rejimler, kendilerini doğrudan Batı’nın aydınlanmasıyla ilişkilendirirler. Bilgiden söz edilince Aristo’dan başlar, Bacon’lara gelir, Comte’lerden çıkarlar. Harf değişimine giderken, okuma yazma seferberliklerini düzenlerken toplumu bilgiyle tanıştıracaklarını öne sürerler.

Oysa ameller, niyetlere göredir; yani işler planlamaya göre şekil alır. Planları yapanlar kendileri değil, bizzat efendileridir, sahipleridir. Onların okuma yazma seferberliklerinden gayesi, Müslüman toplumu bilgiyle tanıştırmak değil, onu hür kılan özünden koparıp köle olabilecek bir öz düşüklüğüne mahkûm etmektir.

Bunun için her öğrenen, biraz daha cahilleşiyor, “öğrenen”ler arttıkça cahil okur yazar orduları büyüyor.

Nitekim Anadolu’da geçmişte okula gidip evde yüce değerlerle alay edenlere “Sen okudukça cahilleştin!” derlerdi. Bu, ulusalcı etiketlilerin eğitim seferberliklerinin faaliyet özeti gibidir. O faaliyetlerin amacı cehalettir. Zira kendini bilen, Rabbini bilir, Rabbini bilen kullara kul olmaz, planlarını imkânlara göre ayarlamaz. Hedeflerini koyar ve imkânlarını o hedeflere göre hazırlar. İmkânlar bağlamında “abdülimkânât” ile “abdullah” arasındaki temel fark budur.

Sosyal medya ağlarını tamamen ele geçirmişler ve geçmişin halkları uyuşturan, köleleştiren matbuatının bütün işlevlerini bu ağlara yüklemişler. Geçmişin matbuatı, cehalet orduları yetiştirdi, bugünün sosyal medya ağları cehalet ordularını yönetiyor.

Mesele, sosyal medya ağlarının algılarını belirlediği kitlelere kalırsa vaziyet hakikaten vahim. Lâkin İslam alemi hakikaten büyük bir uyanış yaşıyor ve bundan sonra İslam aleyhinde şekillendirilecek hiçbir dönem, bir fetret dönemi olmaktan öteye geçmeyecek.

Yarınlar, elbette İslam’ın olacaktır!

Sisiler gelip geçecek ama aziz İslam davası hep devam edecektir.