İş Başına Gelirlerse!
Bugün muhalif olmanın rahatlığıyla özgürlükten, adaletten söz eden Sol liberal kesimler, iş başına gelirlerse ne olur? Sorumuzun cevabını Sudan ve Tunus veriyor.
Sudan’da halkın ekonomik taleplerini suiistimal ettiler. “Ekmek devrimi” diyerek halka meselenin ekonomik olduğunu söylediler, halkı evinden, sokağından meydanlara çektiler. Meydanlarda Batılı haber ajanslarının önünde özgürlük, adalet, eşitlik sloganları attılar. Tek adamlılığa hayır dediler, değişim dediler.
Onlara sadece sıradan halk değil, pek çok alim, entelektüel ve fikir sahibi inançlı insan da güvendi. Onlarla omuz omuza aynı sloganları attı.
Küçük bir azınlık iken ekonomik sorunlar yaşayanların, değişim talep edenlerin desteğiyle halk desteğine sahip göründüler. Uluslararası güçlerin desteğini daha çok aldılar ve sonunda darbe yapıp iş başına geldiler.
Sonuç mu?
Sudan’dan verilen haberlere göre, ekmek fiyatı beş katına çıkmış!
Sudan’da özgürlük deyip Sol ve liberal görüşlü olmayan, bizzat darbeyi de destekleyen neredeyse bütün fikir sahipleri hapiste: Kimi “Müslüman entelektüel”, kimi adaletten yana bir alim, kimi halkın hâlinden şikayetçi bir sufi veya selefi…
Bizzat Ömer el-Beşir’in devrilme sürecine giden ihtilafı başlatan parti veya camia önderi şahsiyetler de onunla aynı cezaevinde… Şimdi birlikte cemaatle namaz kılıyorlar!
Ya Sol ve liberal isimler… Ekmeğin beş kat fiyatlanması umurlarında değil. Kendileriyle omuz omuza meydanlarda özgürlük, adalet sloganları atanların, değişim talep edenlerin cezaevlerinde olması ise bizzat onların planlaması ve ısrarıyla gerçekleşmekte.
Çünkü onlar, kendilerinden olmayan, hele dindar olan herkesi düşman bilmekte ve muhaliflerinden kimseye onurlu bir hayat hakkı tanımamaktalar!
Dahası da var, onlar kimsenin kendileriyle devletin nimetlerine ortak olmasını istememekteler… Dünyalıktırlar! Gözleri dünyaya doymuyor! Batı televizyonlarında ekran ekran dolaşıp İslam’a düşmanlıklarındaki samimiyetlerini ispatlamaya çalışıyorlar. Çünkü o ispat kadar iktidarda kalabileceklerine inanıyorlar.
Bir de Tunus… Sudan’daki darbecilerle aynı argümanlarla cumhurbaşkanı oldu mevcut cumhurbaşkanı…
En-Nahda’ya oy verecek on binlerce kişi, tepki oyuna yönelerek onu destekledi. Ama iş başına geldiği gibi, Mısır diktatörünü taklitle, bir elini Fransa’ya, diğer elini Birleşik Arap Emirliklerine uzattı. Hürriyetten, adaletten söz ederken Meclis’i kapattı, başbakanı, bakanları sualsiz, yargısız görevinden aldı, mini diktatörlüğe büründü.
Her şey o kadar açık ki çok söze gerek yok:
Bu kesimlerin, bir propagandası var, bir şuuru var, bir de peşinden gittiklerinin psikiyatri tezleri ile şuur altları…
Kürsülerde yaptıkları konuşmalar, onların propagandasıdır. Gizlice buluştukları mahzenlerde söyledikleri şuurlarıdır. Güncel televizyon programlarında, yarı sarhoş meyhane çıkışlarında ağızlarından kaçırdıkları ise şuur altlarından yansıyanlardır.
İktidar olduklarında elbette iş görecek olan propagandaları değil, şuurları ve şuur altları olacaktır. Mahzenlerde konuştukları ve sözlerinin coşkusu içinde ağızlarından kaçırdıkları…
İş başına geldiklerinde ne yapacaklarını anlamak için de oralara bakmak gerekir, propagandalarına değil.