• DOLAR 34.598
  • EURO 36.384
  • ALTIN 2918.075
  • ...

İslam, bir gençlik hareketi olarak doğdu. Mekke’nin müşrikleri, Müslümanları başkalarına şikâyet ederken “Aramızdan bazı gençler…” derlerdi.

Tarihsel İslâmî süreçlerde de klasik olarak gençlik ön planda: Müslümanlar, bir tıkanma sürecine girdiklerinde bir genç veya gençlik grubu öne çıkar ve Müslümanları o tıkanıklıktan kurtarır.

Örneğin, Abbâsî Devleti’nin içeriye kapanıp halifeliğinin anlamsızlaşma eşiğinde olduğu bir süreçte Gazneli Mahmut öne çıkar. Milâdî, 971’de doğmuş. Hükümdarlığı onaylandığında sadece on sekiz yaşındaydı. Ama o yaşta Hindistan seferlerini başlatarak İslam’ın yüz yüze olduğu tıkanıklığı giderdi. Asya’da yeniden oluşan gaziliğe ivme kazandırdı ve İslam tarihinde “sultan” unvanını alan ilk hükümdar oldu.

Sonraki pek çok İslam önderinin hikâyesi de farklı değildir. Kimi alim, kimi hükümdardır, lâkin tamamına yakını gençtir.

Bizde beklenen, gençliğin İslâmî duyarlılıklar konusunda hareket hâlinde olması; yaşlıların ise onlara temkini tavsiye etmesidir. Bunun tersine bir durumla yüz yüze olduğumuzda ise kapımıza yaklaşan bir tehdit söz konusudur.

Başka bir ifadeyle, gençlik şaşkınlık eğilimine girmiş, dışarıya imrenme işaretleri vermeye başlamışsa gözden kaçıramayacağımız bir sorunla karşı karşıyayız!

İslam gençliği, hâlâ başka dinlerin gençliği ile kıyaslanmayacak kadar İslam’ını yaşıyor. Hıristiyanlık ve Budizm gibi dinler bir yana, Yahudilik gibi aynı zamanda kavmi bir yapı olan ve küçük bir cemaate sahip bir dinin bile gençliği tükendi tükenecek… Bu dinler, artık sadece çok küçük ve yaşlı bir kesime sesleniyor.

Elhamdülillah, İslam gençliği hâlâ ibadetler konusunda büyük bir coşkuya sahip. Her caminin gençleri var. İslâmî değerlere sahip çıkma konusunda ise gençler, hâlâ çoğu yerde yaşlı kuşaktan daha duyarlı.

Lâkin İslam gençliğinin bu duyarlılığı son süreçte bir kez daha İslam karşıtlarının merceği altında. İslam gençliğini saptırmaya yönelik, 19 ve 20. yüzyılların başlarında olduğu gibi yepyeni bir akımla karşı karşıyayız.

Gençler; hâlâ okullarda Batı’nın ve Batıcıların en ünlü düşünür, edebiyatçı ve sanatçılarıyla hayata gözlerini açıyorlar. Buna rağmen, İslam’ın önderlerini okuyarak kendilerine telkin edilen düşüncelere karşı koyuyorlar.

Gençler; televizyon, sinema, televizyona taşınan yeni nesil tiyatro ve sosyal medya üzerinden zevkperizmin hücumu karşısındalar… Buna rağmen, nefislerini kötülüklerden alıkoyuyorlar.

Gençler; yaşlı kesim tarafından sürekli kınanıp aşağılanıyorlar. Buna rağmen, büyüğe saygıyı ihmal etmiyorlar.

Ama bütün bu süreç içinde gençler, hakikaten yıpranıyorlar. Ayakta durma, direnişlerini sürdürme konusunda sarsılıyorlar ve onları en çok kınamak, durmaksızın eleştirmek yıpratıyor.

Halbuki bugünün dünya koşullarında böyle bir gençlik ancak takdir edilir. Böyle bir gençlik ancak övgü ile ödüllendirilir.

Kusurlarına gelince kusurun büyüklüğü, işlendiği koşullara göredir. Bu koşullar altında işlenen kusur karşısında yapılacak bir şey varsa o da gencin önünde diz çöküp ona İslam karşıtlarının bize kurduğu tuzağı hikmetle izah etmektir. Ona İslam’ın üstünlüğünü anlatıp İslam karşıtlarının bu aziz dine neden düşmanlık yaptıklarını haber vermektir. Bununla birlikte ona en özel zamanlarımızda dua etmek ve duamız kabul olmuyorsa kusuru biraz da kendimizde görmektir.

Kadir Gecesi, hiç kuşkusuz dua için fırsat gecelerindendir. Yarın akşam, inşaallah Kadir Gecesi’dir. Hepimiz duaya duracağız. Lütfen, gençlere özellikle dua edelim… Çünkü gençlik, yeni bir kritik süreçle yüz yüze…

Gençlerin, bir kez daha İslam önderliğini üstlenerek İslam karşıtlarına karşı kahramanca direnişlerini sürdürüp geliştirmeleri için gündüzleri onlara; geceleri Allah’a yalvaralım!

Bu vesileyle Kadir Geceniz bugünden mübarek olsun…