Melik Rıdvan ve Suudi Arabistan
Ümmetin hacıları yarın, Arafat’ta olacak… Lebbeyk diyecekler, tekbir getirecekler… Yüce Allah’a yakarışla “Sana yöneldik ey Allah’ım Sana yöneldik” diyecekler. Müslümanlar, tekbir getirecekler… “En büyük Allah’tır” diyecekler… Şehirler, çöller, tepeler, dağlar duyacak bu hep birlikteki haykırışı… Ama Ka’be’nin yanı başındaki Suudi sarayları duymayacak… Daha doğrusu işitecek ama hissetmeyecek, özümsemeyecek…
Suudi Arabistan, sana geldim ey Amerika, sen ne büyüksün, demeye devam edecek! Yasin-i Şerif’te tarif edildiği üzere kollar boyunlara bağlı, çeneler kalkık, gözler kamaşma hâlinde… Modern köle vaziyetinde sürüklenip gidiyor Suudi. Umudu, Amerika’nın onu kurtarmasıdır.
Suudî’in vaziyeti Melik Rıdvan’ı andırıyor mu? Herhâlde Melik Rıdvan, çok daha onurluydu.
Kim bu Melik Rıdvan?
Haçlılar, İslam dünyasını istila etmeye kalkıştığında Halep’e hükmeden gencecik hükümdar… Selçuklu soyundan gelmesine rağmen, Fâtımîlere tabi olmuş… Haçlılar karşısında onların takındığı tavrı takınmıştı.
Melik Rıdvan, önce Fâtımîler gibi, Haçlıların gelişine duyarsız kaldı. Ama Haçlılar, onun peşini bırakmadılar.
Haçlılar, onun üzerine vardıkça Rıdvan, onlara karşı koymak yerine para ve mal verdi; Haçlıların gözünü doyurabileceğini zannetti.
Haçlı istilacısı Tankred, Rıdvan’ı sıkıştırınca Rıdvan ona önce 7 bin dinar ve 10 bin baş hayvan verdi.
Fakat Tankred, paranın kokusunu almıştı bir kez… Bir süre geri çekildi. O sırada Rıdvan, kendisini sağlama almış olmanın verdiği güvenle Nusaybin taraflarına kadar gidip Müslümanlar içi savaşlara katıldı.
Müslümanlar, Haçlılara karşı ittifak hâlinde savaş açtıklarında ise kendisini ittifakın dışında tuttu. İçeride itiraz eden Müslümanların üzerine Batınîleri (Haşhaşîler) saldı, suikastlarla onları katletti.
Rıdvan, Müslümanlara karşı olumsuz tutum içinde oldukça yalnızlaştı. Haçlılar da onun daha çok kendilerine muhtaç olduğunu görüp onu daha fazla sıkıştırdılar.
Nihayetinde Tankred, bir daha Halep’in kapılarına dayandı. Rıdvan, bu sefer 20 bin dinar teklif etti ama Tankred ondan 30 bin dinar istedi.
Tankred, bununla da yetinmedi; Rıdvan’dan her yıl hem koyun hem at aldı. Ondan aldığı atlarla Müslümanların diğer şehirlerine saldırdı, Müslüman katliamı yaptı.
Gün geldi, Rıdvan’ın ve onu destekleyen Fâtımîler yolundaki Halep’in Tankred’e verecek ne koyunu ne atı kaldı.
Rıdvan, buna rağmen yola gelmedi; bütün günahları ile birlikte mezara gitti. Halep ise Fatımî Kahire’sinden hayır görmeyince Bağdat’a gidip ağladı ve onurlu İslam ittifakına katıldı.
Suudi Arabistan’ın elinde bulundurduğu toprakların da akıbeti böyle görünüyor. Elbette Müslüman Suudi halkı bir gün boyunduruktan kurtulacak ve İslam ittifakı içinde siyonizme karşı koyacaktır.
Bu yöndeki duayla bayramınız bugünden mübarek olsun…