• DOLAR 34.611
  • EURO 36.366
  • ALTIN 2920.817
  • ...

İslam dünyasının emperyalizm felaketi karşısında en büyük avantajı, nitelikli insan yetiştirme kabiliyetini korumasıydı.

Medrese, dergâh gibi kurumlar yüzyıllarca yıpranmış, İslam dünyasının nitelikli insan ihtiyacını karşılayamaz hâle gelmişti. Ama aile gibi aslî bir kurum, o kurumların kalıntıları ile birlikte sayıları belirli de olsa harika insanlar çıkarabildi.

Batı`nın ve Batıcıların okullarda yetişmesine engel oldukları şahsiyetler, annelerin ihtimamı ile yetişti. Batı`nın “Orası için her şey bitti!” dediği bir noktada İslam dünyasının farklı noktalarında nitelikli şahsiyetlerle karşı karşıya kaldı.

Nitelikli şahsiyet dediğimiz, sadece okumuş şahsiyet değildir, hatta kimi zaman okumak nitelik kaybına bile yol açabilir. Nitelikli şahsiyet, bilgiden bir kurtuluş reçetesi üretip millete güven verebilen, kendisine benzer insanlar yetiştirerek toplumu etrafında toplayabilen şahsiyettir.

Batı, İslam dünyasının kendi imkanları ile yetiştirdiği nitelikli şahsiyetlere karşı Mason localarında mühim bir kısmı ulusalcı sosyalist “becerikli adamlar” yetiştirdi. Bu adamlar, Batı`nın işlerini 20. yüzyıl boyunca “yolunda” yürüttüler. Ancak bu adamlar İslam aleminin direnişi karşısında artlarında benzerlerini bırakamadılar. Batı`nın 21. yüzyılda İslam dünyasındaki en büyük sorunu, hem Batı`nın işlerini yürütecek hem de halkın desteğini şu veya bu şekilde alacak adamlara sahip olamamasıdır.

Batı, bu krizi aşmak için ABD kurumlarının öncülüğünde bir dizi arayış içindedir.

Cemal Kaşıkçı vakasıyla bir kez daha tartışmaların merkezinde yer alan Suudi Arabistan veliahdı Muhammed b. Selman, bu arayışın ürünlerinden biridir.

Bin Selman, Arap-İslam alemindeki klasik hanedan liderlerinin yerine “yeni dünya” ile iletişim kurabilecek bir tip olarak öne sürüldü. Daha doğrusu bu yöndeki bir çalışmanın tabiri uygunsa seri üretim örneği olarak piyasaya çıkarıldı.

Bu tipin ilk örnekleri Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) idarecileriydi. BAE Veliahdı Muhammed b. Zayed, Bin Selman`ı da arkasında sürükleyen o idarecilerin Batı için mevcut koşullarda en idealidir. Ne var ki BAE, küçük bir ülkedir ve oradaki başarı tek başına yeterli değildir.

Batı, Bin Selman`ı ayakta tutabilirse yeni “becerikli adam” projesinde başarılı olacağına inanacaktır.  
Bu yeni “becerikli adamlar”, geçmişin klasik Batı yanlısı hanedan mensuplarına göre İslam dünyasına karşı daha duyarsız, Batı`ya daha bağlılar. Üstelik, sadece “korku ve çıkar”dan dolayı değil, değerler açısından da bağlılar.

Bin Selman, bunun için çok önemlidir ve kolayca harcanmak istenmeyecektir. Belki daha fazla yanlışa sürüklenip o yanlışlar üzerinden daha çok bağımlı hâle getirilecek, ona ayakta kalmasının ancak ve ancak Batı`nın desteğiyle mümkün olduğu defalarca dikte edilecek, her seferinde kölelik ruhu pekiştirilecektir.

Bin Selman örneği üzerinden gelinen noktada Batı`nın yeni “becerikli adam” projesinde dilediği başarıyı yakalamadığı görülmektedir.

Buna rağmen Batı, bir alternatifini bulmadığı sürece bu genç, dinamik, müsrif, muhaliflerine karşı fütursuz, Batı karşısında ise tir tir titreyen “becerikli adamları” bütün kurumları ile çalışarak yaşatmanın yolunu arayacaktır.

Dolayısıyla mevcut koşullarda Bin Selman`ın gözden çıkarılması beklenmemelidir. Avrupa`nın Bin Selman`a yönelik sınırlı eleştirileri, israil`in ve ABD`nin açık desteği de bu yönde yorumlanmalıdır.