• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Faizin yasaklanış hikmeti daha çok karz-ı hasen`i engellemesiyle ilişkilendirilir. Oysa İlahî yasaklar çoğu zaman tek hikmeti aşar.

Faiz, sadece karz-ı hasen`i engelleyen bir haram değildir, aynı zamanda yeni dünya düzeninin esasıdır.

Modern Batı, ekonomide kökleri açısından sömürüye, sürekliliğini sağlama açısından faize dayanır. 

Düzeneği gayet basit kurmuşlar:  

Dünya ticareti, onların para birimleriyle dönüyor. İşinizin yürümesi onların parasına sahip olmanızla mümkün.

Size para lazım oldukça bankalarınız onların kapısına dayanıyor. Onlardan faizle para temin ediyor. Faiz yüksek oldukça onlar cebinizdeki parayı çalıyorlar. Ama faize dokunduğunuz an bu sefer piyasaya az para sürerek döviz dediğimiz paralarının değer kazanmasını sağlıyorlar. Dolar ve Euoru ile özdeşleşen döviz değer kazanınca sizde bu paralara endeksli her ne varsa pahalanıyor, gizli veya açık devalüasyonla ülkede ekonomik kriz yaşanıyor. Ki gizli bir sömürü politikasıdır.

Basit kurgulandığı gibi basit işleyen bu korkunç düzenek yıllardır açık sömürge günlerinde olduğu gibi ülkeleri sömürüyor.

Üstelik Yahudi aklıyla ustaca kurgulanan bu düzende ne sömürüldüğünüzü anlayabiliyorsunuz ne de bunu halkınıza izah edebiliyorsunuz.

Modern dünyanın aklı karşısında hakikaten bir üst akla sahip olmak gerek. Aksi hâlde zulme, sömürüye karşı çıkarken düzeni bozma, oyunbozanlık yapma gibi bir vaziyette görünebiliyorsunuz.

Türkiye`nin faizle problemi yeni değil. Osmanlı, Batı`ya entegre olma yoluna girdiği Tanzimat`tan sonra Batı`dan borç alma eğilimine girdi, 1854`ten sonra Batı ülkelerinden borç almaya başladı. Bu borçlanma Duyun-u Umumiye teşkilatına kadar vardı. 

1923`ten sonra Cumhuriyet hükümetleri de borçlanmayı sürdürdüler. Cumhuriyet Dönemi borçlanması da İMF boyunduruğuna girme noktasına kadar vardı.

Türkiye, bir süredir İMF belasını aştı ama diğer borçlanmalar konusunda dilediği başarıyı gösteremiyor. Uluslar arası sisteme yön veren faiz lobisi, faizlerin düşürülmesi karşısında adeta dehşete kapılıyor. Dolar ve Euoru`yu kullanarak faizlerin düşürülmesini engelliyor. Faiz-döviz dengesi dedikleri bu sisteme karşı koyanları, dünyaya kafa tutmak ve ülkeyi geri götürmek gibi ithamlarla yüz yüze bırakıyor. 

Önceki dönemde atılan her adım, bir şekilde engellendi. Dolar ve Euro yükseldikçe gözler ekonomi yönetimi ve Merkez Bankası`na çevrildi.

Merkez Bankası, piyasaya bir miktar dolar sürerek durumu kontrol altına almaya çalıştıysa da nihayetinde ekonomi yönetimi faizi yükseltmek zorunda kaldı.

Batı`yla ilişkilerine yeni bir düzen vermek isteyen Türkiye`nin yeni dönemde bu gevşek faiz politikasını sürdürmesi tutarsızlık olur, Batı`ya karşı bağımsızlık yönünde atılan adımları anlamsızlaştırır.  

Türkiye, faize karşı daha kararlı bir tutum içine girmek durumunda. Bu yönde işaretler de var. Ancak meseleyi işaret düzeyinde bırakmak konusunda faiz sisteminin bir direnişi söz konusudur.  

Bu direnişin kırılması, Türkiye`nin ancak faiz sistemine rağmen komşuları ile ilişkilerini iyi tutmasına ve içerideki problemlerinde halkta aidiyet duygusunu geliştirecek bir siyasete yönelmesine bağlıdır.