• DOLAR 34.7
  • EURO 36.873
  • ALTIN 2936.575
  • ...

Bu seçimin her yandan dikkat çeken farklı bir yönü vardır:

Sosyal medyanın etkinliği.

Türkiye`de 2002 seçimlerine kadar medyanın bir gücü vardı.

Medya, iktidar belirliyor; muhalefet güçlendiriyor, muhalefet diskalifiye edebiliyordu.

O güçlü medyanın tepesinde İngilizlere ait iki kuruluş vardı: Reuters Haber Ajansı ve BBC. Haberler Reuters`in mutfağında pişirilir, BBC`nin sesinden duyurulurdu.

BBC solcu geçinse de her iki kuruluş da İngiltere`ye ait görünmekle birlikte Yahudilerin denetimindeydi.

Dünyayı yöneten güç BBC`nin öncülük ettiği haber ağıyla Türkiye seçimlerine yön verir, dış güçlerle sıkı bir bağ içinde olan Türkiye`nin ana medyası da onunla aynı yönde çalışırdı.

Medyanın Türkiye seçimlerindeki yakın dönem en büyük başarısı Turgut Özal`a karşı Süleyman Demirel ve Erdal İnönü`nün parlatılmasıdır.  

Süleyman Demirel, Doğru Yol Partisi DYP`de milliyetçi-devletçi-muhafazakâr sağ bir söylemle siyaset yapıyordu. Erdal İnönü ise Sosyal Demokrat Halk Partisi SHP`de Batı`nın sihirli uyuşturanı sosyal demokrat bir siyaset iddiasındaydı. Bununla birlikte İnönü`nün partisi PKK`nin siyasi kanadı Halkın Emek Partisi HEP`in de milletvekillerini kendi listesinde aday göstermişti.

Medya, bu geniş koalisyonun başı “fötr şapkalı” Süleyman Demirel`i “Baba geliyor Baba!” sloganıyla pazarladı ve ona seçim kazandırmayı başardı.

Medya, o seçimde Batı hesabına iyi iş görerek Türkiye`nin kalkınmasını durdururken Türkiye siyasetini katı bir Batı yanlısı sağ-sol koalisyonu ve Kürtleri bütün değerlerinden uzaklaştıran PKK siyaseti ile baş başa bıraktı.

1991`den 2002`ye kadar o koalisyonla birlikte o koalisyonu iktidara taşıyan ve iktidarda tutan medya da yıprandı, günün gerçekliğinin dışında kaldı.

Onun yerini alan FETÖ medyası ise 15 Temmuz darbe girişimiyle piyasadan çekildi.

Şimdi Batı`nın bütün umudu başta Twitter olmak üzere sosyal medyadır.

Sosyal medya, Türkiye siyasetinde henüz bir büyük zafere sahip değildir. Ama Arap Baharı`nda ve Mısır Cuntasına giden süreçte Batı hesabına büyük bir iş başardı.

Mısır, İslam aleminin en önemli laboratuarlarından biridir.

Sosyal medya Mısır zaferinin verdiği özgüvenle bu seçimde Batı`nın istediği sonucu sağlamak için en önemli güç olarak savaşıyor.

Eskiden medya baronları vardı, şimdi sosyal medya baronu vardır ve o baron, HÜDA PAR`ın Cumhurbaşkanına verdiği desteği bile Mynet üzerinden saptıracak kadar titiz bir uğraş veriyor.

Seçime iki hafta kala, Sosyal Medya Baronu özellikle o medyaya açık gençliğin kafasını fena karıştırmak için bütün kozlarını oynuyor.

Sistematik çalışıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan`ı itibarsızlaştırma savaşı veriyor, onun mesajlarına karşı bir sıkılganlık oluşturuyor, Trol söylemiyle bunu başarma yönünde de yol alıyor.

İyi Parti ve Muharrem İnce`yi merak edilen siyasetçi sınıfından pazarlıyor. Saadet Partisi`ni de onun yanına veriyor. Yıpranan HDP`yi genelbaşkanının cezaevinde olması üzerinden “mağdur” sınıfından bir kez daha Meclis`e taşımak için denklemler geliştiriyor. Saadet Partisi farkıyla 1991 koalisyonunu tam olarak kuruyor.

Sosyal medya, Batı`nın artık radara yakalanmayan, görünmez savaşçısı rolünde…

Bu görünmez savaşçı, seçime iki hafta kala üzerinde en çok durulması gereken konu olarak herkesin önünde duruyor.