• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Hud/85-6-7-8. ayetler üzerinden konuyu anlamaya çalışacağız. Bu konuda Yüce Allah’ın bir peygamberinin tevhidle beraber “MİKYAL” yani ölçüyü risaletinin önceliklerine almasının hem siyasal ve sosyal boyutu hem de iktisadi boyutu olduğu muhakkaktır.

Konunun en önemli boyutunun bizim bu meseleye tevhidi dava bilinci içinde nasıl bir yer vermemiz hususudur.

Yüce Allah Peygamberlerini bir topluma gönderirken tevhidin yanı sıra gönderildikleri toplumun can alıcı hayati meselesine onları seyirci bırakmamalarıdır. Risalet, toplumun can alıcı konularına müdahil olma hikmetini dinimizin sosyoekonomik tasavvurunu zihin kodlarımıza iyi yerleştirmeliyiz.

Bu bağlamda zikredilen ayetlere bakarak rabbimizin Hz. Şuayb’a ve onun üzerinden bize ne gibi mesajlar verdiğini anlamaya çalışalım;

  1. ayet şunları zikreder. “Ey kavmim” diyerek kucaklayıcı bir davet dilini kullandığını görüyoruz. Bu davet dili onları dinen ve fikren kabul manasında değil de bugünkü deyimle vatandaşlık gibi bir yakınlık olduğunu biliyoruz. Çünkü peygamberlerin dilinden kardeşleri dediği topluma lanet okutmuştur. Demek ki davet dilini kullanmakla o toplumun inançsızlığına karşı mücadele etmeyenin durumu karıştırılmamalı. Ölçüyü ve tartıyı adaletle yapmayı emretmesi, İslam iktisadında alış verişin tartılması ve ölçülmesi işin iskelesi gibidir. Hak edilen malın eksik verilmemesinin toplumsal bozgunculuğa götürdüğünü söylemiştir. Aslında Bu ayet İslam iktisadının icmali yapısını içerdiğini söylemek galiba bir zorlama olmaz sanırım
  2. ayet Allah’a olan imanın kendi içinde bir sorgulamayı, mala bakan yönüyle bir teste tabi tutulduğunu görüyoruz. Alış verişlerinde belli bir kar marjının belirgin olduğunu söyleyerek, bununla yetinmenin kendileri için daha hayırlı olduğunu zikreder. Bunu yapmamanın toplumdaki fitne sebebi olduğunu zikretmiştir.
  3. ayet inançsız toplumun ileri sürdüğü iddiaları “ATALARA” bağlılığı ve mallarının tasarrufundaki haksız haline müdahil olmayı Hz. Şuayb’ın “NAMAZ”ında görmeleridir. Bunu içinde bulunduğumuz asırda genelde dünya Müslümanlarının özelde toplumumuzun içine düştüğü hali anlamlandırmamız gerekir. Yoksa ayetin çizdiği fotoğrafın tamamını görmemiz mümkün değildir. Hz. Şuyab’ın kıldığı namaz onların atalara bağlılığı ve temvildeki tasarruflarına müdahil olduğunu söylemelerinden bize ciddi manada ders vermektedir. Burada Hz. Şuayb’ın (as) Ma’un suresinde namazını günlük hayatına taşımayanları yuhaladığına bir daha dikkatimizi çekmektedir. Hz. Şuayb’ın ciddi bir mala sahip olması ve tabiatında çok yumuşak huyluğu olduğu halde, O’nu toplumun işine karıştıranın kişisel bir huyu değil, kıldığı namazından kaynaklandığını zikretmiştir.

Yumuşak huylu, akıllı ve varlıklı bir insanın durup dururken ıslah adına toplumu karşısına almanın yanlış olduğunu söylemesini iyi tahayyül etmemiz gerekir. Dün inançsız toplumun Yüce Allah’ın peygamberine yaptığı nasihatı(!) Müslüman oldukları halde toplumun sosyoekonomik noktalarına karışmadan namaz kılmayı tavsiye edenlere ne demeli? 

  1. ayette mücmelen, ben yapmadığım bir şeyi size söylemiyorum diyerek bir davetçinin nasıl bir asalete sahip olduğunu göstermiştir.

Kısaca, Hz. Şuayb (as) kendisi ciddi bir mal varlığına sahip bir peygamberdir. Dolayısıyla farazi nasihatlerde bulunmuyor. Kendisinin malın kar marjıyla nasıl yetiniyorsa, diğer zenginlerden de onu istiyor. Toplumun siyasal ve sosyoekonomik konuların ibadetlerimize mani değil, sebep olması gerekir.