• DOLAR 34.718
  • EURO 36.58
  • ALTIN 2951.443
  • ...

Mali gücün düşmanın elinde olmasının tevhidi dava açısından ne manaya geldiğini anlamaya çalışacağız. İslam dini evrensel olan ilahi bir dindir. İlke ve prensiplerini vahyin ve peygamberlerin nübüvvet kimliğinde bulmasıyla bütün peygamberlerin duruşu aynıdır. Bu konuda peygamberler derece bakımından birbirlerinden farklıdırlar. Bu bağlamda bir kısmına Ulu’l Azm peygamberler denilir. Ulu’l Azm olan peygamberlerden biri de Hz. Musa (as)’dır. Kur’an’da ismi en çok geçen Hz. Musa (as), Firavun ve avanelerine karşı tevhidi bir toplumun yapısı adına gerekli olan tüm alt yapıları oluşturmak için mücadele vermiştir. Kendisine düşen tüm mücahede ve mücadele yollarında emek sarf ettikten sonra düşmanın elindeki malın tevhide verdiği zararın defi ve düşman mallarının yok olması için beddua etmiştir.

Hz. Musa’nın Yunus/88. ayetteki duasında birkaç hususun öne çıktığını görüyoruz:  Birincisi, Firavun ve ileri gelenlerin mallarının çokluğu, tevhidi toplumun teşekkülüne mani olması.

İkincisi, Firavun ve ileri gelenleri söyleyerek küfrün örgütlü siyasal yapısına dikkatimizi çekmiş olması.

Üçüncüsü, önce mallarının silinip süpürmesini istemesiyle siyasal bir yapının üzerine oturduğu en güçlü noktanın iktisadi ayağı olduğunu göstermesi.

Dördüncüsü, mali yokluğun kalbi darlığa sebep olduğunu belirtmesi.

Beşincisi, tüm bunlara rağmen Tevhidi davanın asıl amaç ve gayesinin iman etmeye yönelik bir toplumsal sulhu gaye edindiğini göstermesi gibi konuları görüyoruz.  

   Dünya tarihi boyunca tevhide karşı çıkan düşman unsurları farklı savaş ve farklı silahları kullanmışlardır. Ama düşmanın değişmeyen silahlarının başında iktisadi güç gelir. Çünkü Zuhruf/23. ayeti kerimede de belirttiği gibi “...gönderilen her Resule karşı o memleketin şımarık(mal sahibi) insanları…” nübüvvete mani olduklarını söyleyerek malın bir nimet olarak değil de sosyal güç olarak kabul edildiğini, her zaman ve her yerde tevhide mani bir silah olarak yaklaşıldığını göstermektedir. Ayette geçen “Mütref” lüksün ve konforun aşırısı manasına gelmesiyle artık hayatın lüksü içinde gark olan kesimin bu hallerini kaçırmamak için tevhidin yayılmasına bu amaçla karşı çıkıldığını söylemiştir.

A’raf/94. ayeti kerimede de, asi bir toplumun sıkıntıyla imtihan olunmalarını, onların imana gelmesi için zorluklarla imtihan ettiğini buyurarak iktisadi şımarıklığın toplumsal isyana sebep olduğunu göstermektedir. İşte bu yöndeki malın boykot edilmesini, bir peygamber ahlakı ve tevhidi açıdan bir gereklilik olduğunu bize bildirmektedir.

İşte bunları gören Hz. Musa (as) Firavun’un siyasal kadrosunun ekonomik gücünü çökertmesi için Yüce Allah’a yalvarmıştır. Bütün bunlar biz Müslümanlara İslam’da iktisadın sosyopolitik ve sosyoekonomik yönünün önemini göstermesi açısından muhayyilemize çok şey kazandırması lazım.

Mala tapmak ne kadar yanlış ise, toplumsal iktisadi güç düşmanın elinde iken bunun farkına varmamak da o kadar tehlikeli ve yanlıştır. Bu hali seyretmenin nübüvvet ahlakıyla bağdaşmadığını bilmemiz gerekir. İsrail ve ABD’nin ekonomik açıdan çökmesi için boykotun büyük bir önem taşıdığını tasavvur etmemiz gerekir. Eğer bu manada hiçbir şey yapamazsak Hz. Musa’nın (as) Yüce Allah’a yalvardığı gibi ellerimizi açarak İsrail, ABD ve refiklerinin mallarını yok etmesi için onlara beddua edelim.