İSLAM İKTİSADINDA TEBERRU
Teberru; Karşılık beklemeksizin bir şeyi vermek manasına gelir. İslam’ın sosyoekonomik olarak dinamik bir muhayyilesi vardır. Sosyal adalet, onun motoru gibidir. Adaletin kaybedilmesi, mali temayülün ahlaki noktada zaafa uğramasının sonucudur. Bu sebeple ideal bir toplumun tekevvününde ahlakın aksiyoner/itici bir gücü vardır. Bundan dolayı İslam’ın ideal toplum yapısında ahlak esas, mali güç yardımcı bir unsur olur. İslam’ın iktisadi görüşü, cihanşümul ahlaki tasavvurunun bir destekçisi konumundadır. İdeal İslam toplumunda maddi imkânlar, bizatihi mutluluk sebebi değildir. Adalet ve mutluluğa alet olmadan öte bir fonksiyonu yoktur. Böylece İslam iktisadı yaşayan bir İslam toplumunda Müslüman’ın mali davranışını açıklamaya çalışan bir düzen ve disiplinin ta kendisidir.
İslam’ın bu iktisadi anlayışa mukabil, iktisadın özü -neoklasik iktisat, Marksist iktisad, Kapitalizm’in kurumsal iktisadından tamamen ve temelden ayrıldığı nokta “din-ahlak” noktasıdır. Mal, din ve ahlakın ayakta kalması için bir gaye değil, meta’dır. Bu konuda İslam iktisadının ideal seviyesi mikro ve makro diye ikiye ayrılır; mikro seviyede ahlaki prensiplerin iktisadi davranışlarda etkili olma talebidir. İkincisinde ise ahlaki prensip ve ilkelerin iktisat için temel şart sayılmasıdır.
İçinde bulunduğumuz zaman diliminde en iyi iktisadi anlayış olarak mikro seviyeyi özendirmekten öteye geçemiyoruz. İslam’ın ideal gerçekleri bir ideal toplum oluşturmakla kendisi dışındaki insanlara adil şahitlik görevini yerine getirebilir. Birincisi ise, pasif tipik bir Müslümanlıkla yetinmektir. Toplumumuz bugün birincisinin de altına düşmüş durumda.
İdeal İslam toplumunun inşasında, iktisadi ahlakı ihya etmeden gaye gerçekleşmez. İslam iktisadı hedef odaklı bir disiplini esas alır. İşte ideal İslam dinamiğinin önemli noktalarından biri de teberrudur.
Alıcıya kazandırma esası üzerine bina edilen teberru, ibadetlerdeki tatavvu gibidir. Biri ibadet, diğeri muamelatta olur.
Tebrruat, bağışlamak niyetiyle yapılan tüm kazanımların ortak adıdır. Alıcıya kazandıran muamelelerin en üst noktasıdır. Alt birimleri olarak hibe, ıtk, vasiyet, vakıf, sadaka, kefalet, iare, rehni müstear(gerçek fiyatının altında satış) ibra vb.
Teberruda ehliyet ve yetki şarttır. Ölüme yakın olanın varislere zarar verecek şekilde yaptığı ve kaçırılan malın teberrusu kabul edilemez. Ona umumi vekâletle vekil olanın mal teberrusu dışındaki muameleleri geçerlidir. Böyle yapılmış bir teberru varisleri tarafından fesh edilebilir.
Teberru edilecek malın mevcut olması lazım. Teberru edilen mal henüz ortada yok iken yapılan bir teberru geçerli değildir. Teberrunun kabulünde kabz şarttır.
Fasit alışverişler, ivazlı akidleri etkilediği halde teberruyu etkilemez. Bir iş ya harcama, ödeme, borçlandırma ya da bağışlanma amacıyla yapıldığından alıcının tasarruf hakkı vardır. Bu üç durum dışında elde edilen malda alıcı tasarruf hakkını kullanamaz. Vakıflarda yapılan teberrularda vakfın mütevelli heyetinin belirlediği meblağ üzerinde herhalukarda tasarruf hakkı vardır. Bu son madde sadece vakfa ait bir yetkidir. Bu yetkiyi şahıslar kullanamaz.
Temsil yetkisinin varlığı kapsamına ve kişinin fuzuli sayıldığı yahut yetkili olmakla beraber yetki sınırının dışına çıktığının belirlendiği durumlarda yapılan iş, harcama ve ödemeler teberrudan sayılır. (İbni Abidin ve Vehbe Ez-Züheyli Temlük Bahsi)