• DOLAR 34.54
  • EURO 35.999
  • ALTIN 3004.038
  • ...

İslam, günümüzün acımasız iktisadını dizginleyebilen tek mali denge sistemidir.

İslam iktisadı bir denge sistemidir. Bu asr-ı saadette kurulmuştur. İslam iktisadı diğer beşeri sistemlerdeki gibi teori pratik çelişkisini yaşamaz veya sıkıştığında başka bir fotoğraf göstermeye asla başvurmaz.

Çağdaş iktisadi sistemler, insanlığın mali sistematiğinde müflis bir durum arz etmektedir. Fakat İslam iktisadının insanlığa sunduğu mali denge sistemi insanlığa ışık tutan tek mali sistemdir. Mevcut beşeri sistemlerdeki iktisadi politika, sahibini şımartarak bir başkasını ezme aparatı olarak kullanılmaktadır. İnsan hayatının en vazgeçilmezi olan maddi imkanların, hayatın mutluluğu için istifade edilmesi gereken bir alan olması gerekir. Ama günümüz beşeri tasavvurda bir başkasını yok etme aracı olarak görülmektedir. Bu, hem Sosyalizm hem de Kapitalizm’de aşırı kazanmanın ötesinde bir başkasına baskı aracı haline getirilmiştir. İslam iktisadı tam da burada bir mali denge sistemini öngörür.

İslam iktisadının en büyük farkı, her elde edilen malı tasarruf ve sahiplenmede asil değil vekil gözüyle bakmasıdır. Bundan mütevellid ikinci büyük farkı elde ettiği malın hesabının iki kere verebilirliğine inanmasıdır. Bu manada İslam iktisadi düzeni güçlendikçe ve özüne bağlı bırakıldıkça daha çok mutluluk getirmiştir. İnsan bu sayede huzur bulmuştur. Bu denge korunduğunda sadece Müslümanlarla sınırlı kalmayıp insanlık ailesini de mutlu kılmıştır. Bu hususta ödün verildiğinde de sadece Müslümanlar değil, tüm insanlık ailesi zarar görmüştür. Emeviler’de başlayan bu sistemin sarsılmasıyla tüm insanların hayatının o oranda bir sarsıntı geçirmesi gibi…

Bugün dünya huzursuzluğunun sebebi, İslam iktisadının sadece yaşanmadığı ile tarif etmekle sınırlandırmak da eksik kalır. İslam iktisadının üzerine beşeri sistemler yasaklar koyarak onu boğmaya çalışmaktadır. Bunca baskı ve düşman çokluğuna rağmen umut olmada başat rolünü taptaze korumaktadır. “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” kaidesini getiren tek iktisadi sistem, İslam iktisad sistemidir. Birtakım rakamsal hesaplardan müteşekkil beşeri sistemlerin iktisadi anlayışı, şekilsel ve ruhsuzdur. İslam iktisadı ise cismen mükemmel olduğu gibi kendi içinde taşıdığı dipdiri bir ruha da sahiptir. “Lil-Fukara’i” (Tevbe/60) deki lamı, lamı temellük kabul eder. Yani, o malın temellükü muhtaçlara aittir. Elinde olanın o mal üzerinde bir temellük hakkı bulunmamaktadır. Muhtaç için bunu bir hak olarak zikreder (Zariyat/19).

Demem o ki, İslam iktisadı ruh taşıyan capcanlı bir sistemi ön görmektedir. Bu sistemin taşıdığı ruhu, diğer beşeri sistemlerde bulmak mümkün değildir. Bu ruhun dayandığı bir inanç sistemi vardır. Bu inancın sağladığı canlı sistemin ruhu, sağladığı denge sistemindedir.

İslam, ekonomik sorunlara kapsamlı bir bakış açısı getirir. Bu dünyadaki herkes için özgür, adil ve sorumlu bir dünya vaat eder. Bütün insanlara aynı şekilde muamele eder. Birkaç devlet veya ulusun yeryüzündeki kaynaklar üzerinde tekel kurmasını ret eder.

Kısaca İslam iktisadı; kendi içinde bir organizasyon, paranın rolü, tüketici davranışı, yoksulluk sorunu, mali yönetim, araştırma, geliştirme ve durum tagayyürü gibi sorunları ele alarak insanın insanla ve insanın yüce Allah ile olan ilişkilerine azami derecede dikkat eden tek sistemdir. İçinde inanç ruhu bulunmayan beşeri sistemlerin dünyayı nasıl bir hale getirdiğini hepimiz müşahede etmekteyiz.