• DOLAR 34.66
  • EURO 36.374
  • ALTIN 2929.58
  • ...

Peygamberlerin her biri insanlığın rehberleridir. Kur’an’da kıssaları anlatılan enbiyalar rol modellerimizdir. İşte bunlardan biri de Hz. Yusuf’tur. Yüce Allah bu kıssayı “Ahsenul-Kasas” diye zikreder. Kıssayı diğerlerinden daha güzel yapan birçok yönleri vardır.  Bu yazımızda kıssanın Kur’an’ın diğer kıssalarıyla siyasal farkı üzerinde duracağız.

Kıssanın ana ruhunu iki nokta üzerinden anlamaya çalışalım; Hz. Yusuf’un, Melik’in verdiğini değil, kendisinin talep ettiği görevi alması.

İkincisi, Bünyamin’i yanında tuttuğu yıl ve o yıla kadar Melik’in dininin (yasalarının yürürlükte olması) üzerinden hadiseyi anlamaya çalışacağız.

Bu iki konunun doğru anlaşılmasıyla, gayri İslami bir sistemde Müslümanın hareket manevrası da o oranda anlaşılacaktır.

Önce Hz. Yusuf’un Melik’in teklif ettiğini ret edip, kendi özgür iradesiyle başka görev talebini anlamaya çalışalım:

Hz. Yusuf, zindandan yeni çıkar çıkmaz Melik, O’nu yanına (Yusuf/54) danışman veya yardımcı olarak almak istedi. Hz. Yusuf, hayır, “Beni hazinelerin başına verin dedi” (Yusuf/54) Eğer, Hz. Yusuf, Melik’in verdiği görevi alsaydı ne olurdu? Daha sonra bir peygamberin yaşadığı toplumda görev istemeye örnek verilseydi, ihtimalen şöyle cevap alınabilirdi: “Adam mecburdu. Zindandan yeni çıkmıştı; ev yok, aile yok, zaruret halinde kendisine verilen görevi mecburen kabul etti. Başka bir şıkkı tercih etme imkanı yoktu” denilerek zarurete hamledilebilirdi.

Ama kendisinin istemesiyle kıssanın asli unsuru olan siyasal muhayyile cihetiyle, kişinin bulunduğu toplumda görev alabilme hadisesi ortaya çıkmış olur. Eğer işler rayında ise görev istenmez verilir. Ama cahili sistemde veya İslami toplumda dahi işler rayında gitmiyorsa, Müminlerin görev talebi vahyin emriyle ya farz veya caiz olur.

İkinci nokta; Hz. Yusuf’un (rüyadan hareketle) Hazine Bakanlığı’nda yedi yıl bolluk, yedi yıl da kıtlık olmuştu. Daha sonra yedi kıtlığın birinci yılında kardeşleri yardım almaya geldiklerini farz edelim. İkinci gelişleri bir yıl sonra olmuştur. Aynı yıl içinde de olsa ebeveynlerin gelişiyle üç sefer olmuştur. Bu da en erken kabul etsek, sekizinci yılda Bünyamin’i yanına aldırdığı söylenebilir. Yüce Allah ayeti kerimede (Yusuf/76) “Bu tuzağı biz öğrettik. Yoksa Melik’in dinine(yasalarına) göre kardeşini alıkoyamazdı” buyuruyor. Demek ki Melik’in yasaları Hz. Yusuf’un Hazine Bakanlığı’nın en az sekizinci yılına kadar daha yürürlükte idi. Yoksa, Yüce Allah “Melik’in yasalarına göre kardeşini alıkoyamazdı” demesinin (haşa) bir anlamı olmazdı.

Aslında şöyle de diyebiliriz; iki ay sonra Melik ve tüm Mısırlıların Müslüman olduklarını farz edelim. Hz. Yusuf, görev istediği anda Melik’in yasalarının yürürlükte olduğu noktasında tüm ilim ehli mutabıktır. Böyle olunca artık kaçıncı yılında kardeşini yanına aldırdı diye bir araştırmaya da gerek olmadığı kanaatindeyim.

Gayri İslami sistem için çalışmak ile gayri İslami sistem içinde İslam’a çalışmak ayrı şeylerdir. Peygamberlerin ekseriyeti gayri İslami sistem içinde İslam çalışmalarını yapmışlardır. Ama hiçbir peygamber gayri İslami sistem için çalışmamış. İşte tüm Müslümanlar için ölçünün bu olması lazım.

Peygamberlerin misvak kullanması, tırnak kesme, tıraş olmak ve elbisesinin uzunluğu sünneti üzerinde çok durduk. Bunda bir sıkıntı olmaz. Fakat toplumsal yönetime talip olma sünneti nebevisini nerdeyse dinden saymayacak kadar uzak durmamız büyük bir sorun olarak ortada durmaktadır.