İslam’da İnsan Onuru
İslam düşüncesinde insan, onurunu vahiyden alır. (Alak/1) Modern dünya, insan onurunu ikinci dünya savaşından sonra gündemine almıştır.
Her hususta olduğu gibi onurda da insanda bulunan hırs, onu ifrat ve tefrite itebilir. Bu manada insanın hırsını dizginleyecek ortak bir üst kontrol mekanizması şarttır. Bu anlamda İslam, nübüvvet ve risalet ile insanda var olan hırs, ilahi kontrol altına almıştır. (İsra/70) Yaratılışta “ahseni takvim” (Tin/4) üzere, hırsına yenildiğinde ise, en kötü düşüşü yaşar. (Tin/5) Modern dünya, her an hırsına yenilmesi mümkün olan insanın kontrolünü insana vermiştir. Bu durumda da onurda hırs, kontrolden çıkar ve sırasıyla gurur, kibir ve zulme götürür. Bir varlığın kontrolünü onun eline vermek, eşyanın tabiatına aykırıdır. Güçlenince bir başkasının onurunu kendi onuruna kurban eder.
Onur iki kısımdır: Biri, kişinin kendine duyduğu özgün bir saygı ve izzeti nefsini muhafaza etmek, ikincisi; bir insana başkaları tarafından gösterdiği saygının, kişisel değere, gurur ve şerefe dayanan karşıdakine değer vermesidir.
Her yönüyle onur, insanın duyan, tefekkür eden ve özgür düşünen bir varlık olarak taşıdığı değeri, haysiyet ve üstün itibarı ifade eder.(M. Doğan)
İnsan onurunu anlamak için insanın varlıklar arasındaki yaratılışla olan alakasını bilmemiz gerekir. Düşünce sistemimizde varlıklar genel anlamıyla dörde ayrılırlar:
1-Akıl ve hikmet yönü olup şehevi ve tabi’i kuvveti olmayan, Melekler.
2-Akıl ve hikmet yönü olmayıp şehevi ve tabi’i kuvveti bulunan hayvanlar.
3-Akıl ve hikmet yönü de şehevi ve tabi’i yönü de bulunmayan bitkiler ve diğer cansız varlıklar.
4-Akıl ve hikmet yönü de şehevi ve tabi’i yönü de bulunan insan ve cinler.
Bu manada insan; hayvanlar, bitkiler ve meleklerden(Bakara/34) de üstün vasıfta yaratılmıştır. Hayatın pratiğinde, insanın akıl ve hikmet yönü şehvet ve tabbiiyyetine galip gelirse Meleklerden üstün, tersi hayvanlardan aşağıya düşer(Tin/5).
Çünkü Yüce Allah her şeyi insan için(Casiye/13) insanı da kendisine kulluk için(Zariyat/56) yaratmıştır. Bu silsileye riayet etmeyen onurda da hataya düşer.
Onurun kaynakları: Aile, akraba, komşular ve büyük insaniyet ailesi. Bu her dört nokta da yaratanın emriyle hareket etmekle mümkün olur. Çünkü Yüce Allah yeri, göğü ve içindekilerle beraber yaratıp buna bir “veveda’al mizan ella tatgav fil-mizan” ölçü koydu. Ailede evlada bakan yönüyle baba; mesuliyet ve saygıda, anne ise fazilet ve sevgide önde gelir. Kur’an’da bu konuda babanın hakkının önde olduğu yerde babayı önceleyen manasında “ebeveyn” anne hakkının önde olduğu yerde anneyi önceleyen manasında “valideyn” şeklinde zikreder. Anne baba çocuklarını severek, çocuklar da anne babaya saygı ve hürmet ederek aile onuru korunur.
Akrabalar, yakın akraba ve uzak akraba olmak üzere ikiye ayrılır. Yakın akraba insan öldüğünde varis olanlardır. Uzak akraba aynı inançta olmasalar bile insaniyette birbirini sevmekle tüm ailenin onuru (Şura/23) korunur. Komşular da genel itibariyle üçe ayrılır:
1- Üç hakka sahip olanlar; Müslümanlık, akrabalık ve komşuluk.
2- İki hakka sahip olan komşular; Müslümanlık ve komşuluk.
3- Bir hakka sahip olanlar insaniyette komşu olanlar.
İşte bir toplumun onurunun korunabilmesi için en asgari insan ilişkilerinin değerler sistemini muhafaza edilmesi gerekir. İslam düşünce sisteminde “zarureti hamse” denilen korunması gereken beş temel esasa bağlamıştır. Bu beş temel esastan biri dahi çiğnense orada insan onurundan bahsedilemez.