Hz. Süleyman’ın serveti ve İslam iktisadı
İktisadın nübüvvet ve insan hayatındaki önemi açısından Hz. Süleyman’ın (a.s) mali çalışmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Babasından büyük bir mali imkânı devralan Hz. Süleyman (a.s), bu malla yetinmeyip yeni yeni iktisadi ortamlara el atmasını iyi tasavvur etmemiz gerekir. Mesela, bakırı eritip onu demirle birleştirmeyi ve cam ile teknik çalışmaları örnek gösterebiliriz. Hz. Yusuf (a.s) nasihatten çok ekonomiye şekil verme mahareti üzerinden Mısır’a hâkim olmuştu. Aynen Belkıs’ın İslam’a girmesine sebep de Hz. Süleyman (a.s)’ın nasihatlerinden çok, gösterdiği teknik üstünlüğü idi. (Neml/44) İki devlet başkanının kavimlerini İslam’ı kabul etmeye götüren sebep, iki peygamberin iktisadi maharetiydi.
Hayatın iki şah damarı, idari ve iktisadi sacayağıdır. Dün olduğu gibi bugün de böyledir. Ancak günün bazı şartlarının değişmiş olması, bu işe bir tık daha önem atfetmektedir. İslam dini, dünya dinidir. Dinin mükâfatı ve mücazat kısmı ahirete bakar. “Din” kelimesiyle “deyn” kelimelerinin kök harfleri itibarıyla aynı olmasının da böyle bir hikmeti vardır.
Niçin Hz. Süleyman’ı (a.s) örnek gösteriyoruz? Çünkü Hz. Davud (a.s), bir peygamber ve devlet başkanı. Refah seviyesi çok yüksek bir ailenin evladı olan Hz. Süleyman’a (a.s) Yüce Allah’ın ye, iç ve şükret demesiyle sınırlı bırakması gerekirdi. İnsanımızın toplum olarak iktisadi genel bakışı ile baktığımızda böyle olması gerekirdi. Hz. Süleyman’ın ilk başta teknik olarak kraliçenin tahtını getirtme tekniği, Sarayın koridorunda dayanıklı bir camın altından suyun yürütülmesini göstermesinin ekonomik üstünlüğüne inanan bir topluma verilecek en güzel cevaptı, iktisadi ve teknik üstünlüktü.
Çünkü iktisad, hem güç hem de tebliğ aracıdır. Dünyamızın değişen demografik yapısıyla bazı ilmi içtihadlarımızın tecdide ihtiyacı olduğu kanaatindeyim. Düşmanlarımız bugün iktisadi güçlerle üzerimize geliyorlar. Devletlerin fiziksel sınırları kalsa da ekonomik sınırlar birkaç yıldan beridir kalkmış durumda. Küresel güçler Müslümanlar kadar ihtiyacı olmamasına rağmen sermayelerini birleştirmiş durumdalar. Bugün biz halen bir mahalle bakkalında ortaklık yapmada sorun yaşıyorsak, zayıf olan iktisadi şartlarımız değil, iktisadi zihin dünyamızdır.
Mali gücün din düşmanlarının elinde olmaması gerekir. Biz konuyu, Hz. Musa ve Firavun mücadelesinde de görüyoruz. Firavun ve erkânı olanların mali refah seviyesini gören Hz. Musa ve Hz. Harun (a.s) Allah’tan onların iktisadi gücünü almasını istediler. Yüce Allah ikisinin duasını kabul edip önce onları iktisadi açıdan çökertti. (Yunus/88-89) Burada önemli bir nokta var. O da düşmanın elindeki iktisadi güçten Müslümanın rahatsız olup bu konuda bir talepte bulunması gerekir.
Siyasi ve mali noktalar boşluk kabul etmez. Bu iki nokta Müslümanlarca boş bırakılırsa hemen başkaları orayı doldurur. Şu anki ümmetimizin durumu da bunu göstermektedir. Hz. Süleyman’ın babasından kalma çok ciddi bir mal varlığıyla yetinmemesini iyi tefekkür etmemiz gerekir. Hz. Süleyman (a.s) aynı zamanda Yüce Allah’tan daha fazlasını istedi. Yüce Allah da ona, kimseye vermediğini verdi. Yüce Allah verdikçe şükrünü ve ibadetini müzeyyed etti. (Neml/16,19; Sad/34-36) Namazı kaçırdığında ise çok üzüldü. (Sad/31-33)
Kısaca, iktisadi güç iman etmeyen din düşmanlarının elinde olursa onları şımartır, saldırgan ve adaletsiz bir ortam oluştururlar. Bu ellerindeki iktisadi güç onlara zulüm ettirir, kan döktürür ve insanları sömürürler. Ama bu iktisadi güç Hz. Süleyman’ın elinde olursa, onunla ilahi adaleti sağlar; şükrünü artırır, ibadetlerin birini kaçırdığında rahatsızlık hisseder.
İktisadi güç dünyanın en önemli izzet kaynağı ve noktasıdır. Bu izzet noktası, dünyanın izzetsiz zalim ve gaddarlarına bırakılmamalı. Müslümanların kendi iktisadi alanlarını geliştirmeleri gerekir. Yüce Allah, Beni İsraile fesatlık yapmaları halinde güçlü kullarını göndereceğini söylüyor. (İsra/5)
Kur’an-ı Kerim’de mal ve tokluğun yerilmesi doğrudan (malın çokluğuna) değil, onu elinde bulunduran kirli ellere atfendir. Eğer mali imkân Davud’un, Musa’nın, Yusuf’un ve Süleyman’ın elinde olursa, melik ve melikelerin hidayetine sebep davet malzemesi olur. Dünyamız elimizde olmadan ahiretimizi kazanmamız mümkün değildir. Dünya hayatımızın idari ve iktisadi durumunu düşmana bırakarak ahiretimizi kazanmayı düşünmemiz doğru değildir.