Bedelin ve borçların ödenmesinde İmam Gazali yöntemi
İslam iktisadının imani ve ahlaki yapısı, borç ve bedellerin ödenmesinde belli olur. Her yönüyle ümmetin ihyasında etkin alimlerimizden biri de Gazali’dir. Ona göre; iki Müslüman arasında yapılan alışverişte, zenginin fakirden alırken pahalıya alması, satarken de ucuza satmasını öngörür. Bunu da ihsan kapsamına alır. İmam Gazali’nin iktisadi, idari ve itikadi konuda durduğu anlayış, her zaman ihtiyaç duyulacak bir yöntemdir. Ancak zamanımızda buna çok daha fazla ihtiyacımız vardır. Evet, ümmetimiz bugün iktisadi, idari ve itikadi noktada Kur’an’daki “qıst” dengesini kaybetmiştir.
Bugün İmam Gazali’nin iktisad felsefesinin, günümüz İslam ümmetini yeniden ihya ve inşa edecek kadar ikinci bir felsefenin olmadığını düşünüyorum. Yine İmam Gazali kadar bağlamından koparılarak ilkesiz, başarısız ve hakikatten uzak bir alim olarak takdim edildiği kadar da ikinci bir alimimiz bulunmamaktadır. Şüphesiz ve eksiksiz olan ancak Yüce Allah ve O’nun kitabıdır. İlahi kitabın ayetleri dahi bağlamından koparılsa, iniş maksadının dışına çıkılacağı bir hakikattir. Gazali’nin en çok tenkit alan eserlerinin başında şüphesiz ki “İhya” gelir. Fakat bir kısım tercümelerle Gazali’nin eser ve görüşlerine ulaşmaya çalışan akademisyen kardeşlerime şu tavsiyede bulunmak isterim: Namaz, oruç, hac gibi herhangi bir ibadeti hem “İhya”dan hem de diğer ilmihallerden okuyup bir mukayese edin.
Bunu yapan herkes şunu görecektir: İhya’nın ibadeti özendire özendire, capcanlı bir ubudiyyet ruhu içinde anlattığını görecektir. Diğer klasik ilmihallerde ise mahkeme kuralları gibi cansız ve ruhsuz kurallar manzumesi olarak verildiğini çok net bir şekilde görecektir.
Gazali’ye göre iktisadi imkan
İmam Gazali’ye göre iktisad, toplumun fertleri arasında bir adalet ve şefkat vesilesidir. Bu da varlıklı insan elindeki iktisadi imkanı, ihtiyacını giderdikten sonra, sıkıntıda olan bir din kardeşinin elinden tutmak için Yüce Allah tarafından verilen bir imkan olarak görür. Bu maddi yardım etme imkanını, kendisine bağışlanmış Yüce Allah’ın bir emaneti olarak bilir. Bu imkanı fakire, miskine, borçluya, yolda kalmışa, esirin özgürleştirmesine ve Allah yolunda cihad eden mücahidin ihtiyacını gidermesinde kullanır. Bu vesileyle yapacağı yardımı kendi cennetine sebep görür. İşte Gazali bunu toplumun kalbine nakşeder.
Gazali’ye göre, zengin fakire minnettardır. Fakir bu işin zorluğunu çeken en büyük fedakardır. Gazali’nin iktisad anlayışında; cömertlik, fedakarlık, dayanışma ve paylaşma dediğimiz değerleri muhafaza etmek öncelenmiştir. Kural koyma yerine, değerleri muhafaza etme ön plandadır. Bu aynı zamanda Kur’an’ın da üzerinde durduğu bir husustur. Gazali’ye göre borçlusu batmış olana/fakire ‘borcumu getir’ demek iyi görülmez. Bu iktisadi anlayışa göre varlıklı kişi malının zekatını, borçlanmış ve sonunda batmış fakire vermeyi uygun görür. Bu konuyu İhya’nın 2/s/80’de okunabilir.
Bedel ve borçlunun ödemesinde kolaylık göstermek dini bir vecibedir. Gazali bu konuyu dört başlık altında işler:
- a) Küsuratı atmak
- b) Zaman tanımak
- c) Verilen paranın nitelikleri hususunda kolaylık göstermek
- d) Fakir, borcu ödemek için para bulamayınca alacağından vazgeçmek ya da fakire veresiye mal vermek. (İhya/2/81-2)
Borçlanan her kardeşini batık adam diye metruk halde bırakmak, asrımızın en büyük hastalığı olarak toplumu kasıp kavurmaktadır. Her borçlanan insandan davet, tebliğ ve hizmetlerden bile mahrum bırakılma hususu İslam iktisadında yeri olmayan bir hastalıktır. Dahası, borçluya “nerden getiriyorsan getir” denilmesini hangi iman ve vicdanla tarif edebiliriz? Cahili sistemler olan bugünün beşeri sistemlerinde bile bu merhametsizlikler yoktur. Bir Müslümanın en büyük kaybı, insana karşı olan ilişkilerinde, dini düşünce tasavvurunda zihnen beşeri kanunların altına düşmesidir. Bugün ümmetin ekseriyeti maalesef bu duruma düşmüştür.
Bunun en güzel ilacı olarak Gazali’nin iktisadi felsefesinin günümüz Müslümanlarınca anlaşılıp hayata geçirilmesi gerektiği kanaatindeyim. İktisadi değerler sistemindeki Kur’an ve sünnetin durduğu yerde durmadan İslam toplumunun huzur bulması mümkün değildir. Bunun en güzel örneği Gazali’nin iktisat anlayışıdır. İslam’da her amelin diğer canlı varlıklar gibi cesedi, aklı ve ruhu vardır. İktisadın cesedi kurallar, aklı malın Yüce Allah’a ait olması ruhu da malı şefkat ve merhametle takviye etmesini bilerek, yardımlaşma, dayanışma ve paylaşmayı canlı tutabilmektir.
İşte bugün birçok insanımızın, İslam iktisadının akli ve ruhi yönü felç olmuş durumdadır. Ümmetin ihya ve inşasının üç sacayağı olduğunu tasavvur ediyorum. Bunlar; itikadi, idari ve iktisadi yönüdür. Bu her üç konuda bilenlerle bilmeyenlerin aynı durumda ve aynı yanlış düşünce tasavvuruna sahip olmaları İslam ülkelerini perişan etmiştir. Buna karşı yeniden bir Gazali, yeniden bir ihya hareketine ekmek ve suya olan ihtiyaç kadar ihtiyacımız vardır. Vesselam.