• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Bu yazıda Kurban bayramını üç mefhum üzerinden anlamaya çalışacağız. Bunlar; Kurban, İ’yd ve toplumsal ideal

Konuya önce “iyd” kavramının anlamıyla başlayalım:

Arapça olarak A-V-D kök harflerinden türeme olup isim olarak “iyd” diye okunur. Mefhum manası dönüş, ıstılahi ise sevinç anlamına gelir. Fiil çekimi -ade, yeidu iyden’dir. Araplarda sevinç, sürur kelimesiyle ifade edilir. Toplumsal ibadetlerden olan bayramların iyd ile ifade edilmesinin en büyük hikmeti şudur: Bir toplumun kendi toplumsal varlığı ve kimliğine dönüş yapmanın sevincini yaşaması demektir. Kelimenin bu teknik hikmetini iyi tasavvur etmemiz, bayramların zihin dünyamızdaki bıraktıkları izdüşümü o oranda geniş olur.

 İkincisi, bayramlarda toplumsal bir ideal yapı vardır. Bu manada bayramlara yapısal olarak sosyal ve siyasal akılla baktığımızda da bir ideal düşüncenin dışa vurmuş halini görüyoruz. Öyle ki; inançsız, peygambersiz ve ilahsız toplumların dahi mutlaka bayram diye kutladıkları, gurur duydukları ve adına bayram dedikleri sevinç günleri vardır. Dolayısıyla bayramlara basit bir kısım kültürel, içi boşaltılmış bazı ritüel aktiviteler olarak bakamayız. Bu manada bayramlar bir toplumun medeniyet değerleri üzerine inşa edilen toplumların medeniyet tasvirinin müstesna günleridir. 

Bunun için peygamber ve Ashabı, Mekke’de henüz bir medeniyet ihya imkânına ulaşmadıkları için Mekke’de bayramlar kutlanmıyordu. Ama Medine’de Müslümanlar varlıklarını kabul ettirip farklı bir ideal toplumu inşa ve ihya etme imkânı buldukları için Medine’de kutladılar.

Üçüncü kavramımız “Kurban” kavramıdır. Her ibadetin dini değerler sistemi içinde ortak maksadı Yüce Allah’a karşı kulluk görevlerini yerine getirmektir. Ancak her bir ibadetin kendi içinde barındırdığı ayrı bir özü vardır. İşte bu manada, kurbanın da kendi özünde bir yakınlığı vardır. Kurbet ve akraba buradan geliyor. Bu yakınlığın dikey yakınlıkta Yüce Allah’a, yatay yakınlıkta ise kulun kula olan dayanışma, paylaşma ve yardımlaşması ile kemal bir yaklaşma elde edilir. Kişinin kestiği kurban bunun en güzel özetidir. Kurban ibadetini diğer kulluk görevlerinden bağımsız düşünemeyiz. Yüce Allah’a karşı diğer kulluk görevlerinde mesafeli duranın, sadece kurbanla bu yakınlığı sağlaması mümkün değildir. Bayramlar beş vakit namaz gibi günlük, cuma gibi haftalık olmayıp yıllık olduğu için de kurbandaki yakınlık, sene içinde her iki yönüyle sergilenen yakınlığın dikey ve yatay boyutunun sonuç bildirgesidir.

Yüce Allah’a kulluk ile kula karşı şefkat, merhamet, dayanışma ve paylaşma bir kül’dür tecezzi (parça) kabul etmez.

Bu manada bayramlar, toplumları toplum yapan o toplumun değerler sistemidirler. Bu yönüyle dindar olan ve olmayan tüm toplumların mutlaka kutladıkları bayramları vardır. Bu bayramlar ya ünlü bir ölünün kabrine gösterilen bir hürmet ya da bir ağaca, taşa, kabile, devlet büyüğüne veya Yüce Allah’a itaat niyetiyle yapılan ibadetlerle olsun fark etmez. Ama her toplumun öyle ya da böyle kutlayacağı mutlaka bayramları vardır.

İşte Müslümanların kurban bayramı, bir yandan ibadet tasavvuru içinde Yüce Allah’a olan yakınlığını gösterirken, diğer yanda toplumsal dayanışma, yardımlaşma ve paylaşma ruhunu diri tutan umumi müstesna günlerdir. Bu bağlamda biz bayramları içi boş, manasız ve idealsiz kutlanan basit ritüellerden müteşekkil günler olarak göremeyiz. Bu şuur ve bilinç içinde nice bayramlara… Selam ve duayla.