İslam iktisabında Ta’ziri bil-Malde vade tespiti
İslam iktisadının kesbi konularının da bir hududu vardır. Bu konu zamanımızda etkisini sürdüren gelire benzerlik göstermesi sebebiyle konuyu iktisaba tealluk eden mesele olarak ele alıyoruz. İki kişi arasında vuku bulan borcun zamanını tespit etmek İslam hukukçuların dikkatini çekmiştir. Bir deneyden kaynaklanan “ta’ziri bilmal”ın hesaplamasının başlama zamanı çok önemli bir husustur.
İslam iktisadında verilen borç para verildiği zaman itibariyle iki başlık altında değerlendirilmiştir. Birincisi; mali piyasa normal seyrinde iken, meydana gelen mağduriyetler. İkincisi; normal olmayan ani bir dalgalanma olarak bilinen “Rahs ve Gala” dan meydana gelen mağduriyetler.
Birinci şıkta olan mağduriyetler, paranın verildiği gün değil de borcun verileceği günde kaale alınmalı. Örneğin; birinci ayda verilen bir borcun geri iadesinin on ikinci ayda olduğunu farz edelim. Malın veya paranın değer kaybını on ikinci aydan sonra hesaplanması gerekir. Çünkü normal halde borcun geri iadesi on ikinci ay üzere akit yapılmıştır. Şayet vadesinde verilseydi herhangi bir mağduriyet söz konusu olmayacaktı. Buradaki mağduriyet on ikinci aydan sonra vadesinde verilmeyen bir mağduriyettir.
Fakat ikinci şık normal olmayan bir piyasanın “Rahs ve Gala” konusunda ani ve büyük bir değişiklik arz etmesi sonucu vuku bulmuştur. Bu ise, normal olmayan bir durum olup, örfün üstünde bir dalgalanmadır. Bu sebeple gerek arzda gerek talepte örfün dışına taşınmasıyla meydana gelen mağduriyet, piyasada değerini muhafaza eden herhangi bir meta üzerinden mağduriyetler giderilmeye çalışılır. Bunda da borcun verilişinden itibaren de hesaplanabilir.
Bu işin muhayyilesi toplumsal mutabakatın aksine gelişen bir hususun önünün kesilmesidir. Bunun toplumsal birlikteliğin elde edilmesi için bir dengeyi sağlamadan buna ulaşmak mümkün değildir. İktisadi bir krizin dahi bu muhayyile sonunda toplumsal bir tevezzüne evrilmesinden ictimai bir tahalluk peyda olur.
Bu İslam iktisadı açısından bireyin kendini toplum aynasında görebilme mürüvvetini yakalama imkanını bulduğu bir husustur. Yani bu tedbirler, İslam iktisadında iktisabi konuların sınırsız olmadığını göstermesi açısından da çok önemlidir. Batı iktisad anlayışı olan “ben” merkezli nusretsiz ve birey anlayışından çok farklı olan İslam iktisadının, “biz” merkezli içinde bulunduğu cemiyetin teavuniyeti içinde bir dayanışma ruhunu taşıması açısından çok değerli bir usul olarak görüyorum.
Kısaca, İslam iktisadı akıl ve ahlaki erdemlerden bağımsız düşünülemez. Kişini takvasının mala olan ilişkisi üzerinden tebyin edilmesini çok manidar buluyorum. Dünya hayatı dinden bağımsız değerlendirilemez. Çünkü bu ilahi din dünya imtihanı için gönderilmiş son ilahi dünya dinidir. Bu manada dini dünyadan ayırmak mümkün değildir. İslam dini ahirette yaşanacak bir din değildir. Bilakis o dünyada yaşanması için gönderilmiştir. Çünkü İslam dinine göre ilk İslam Devletinin devlet başkanı bir peygamberdir.