• DOLAR 34.68
  • EURO 36.366
  • ALTIN 2934.046
  • ...

İktisad insan ilişkisi üzerinden, iktisadi aklı anlamaya çalışacağız. İnsanı yönlendiren en büyük anlam taşıyan yönü, ruh, kalp-akıl ve gönül gibi temel hasseleridir. Daha önceki yazımızda İslam iktisadının ruhunu anlamaya çalışmıştık. Bugün de iktisadın akıl boyutunu anlamaya çalışarak, konuyu Kur’an ayetleri üzerinden beyan etmeye gayret edeceğiz. İnsana ait ruh, insanın özü ve aslını temsil eder. Akıl ise, yöntem, ilke, esas ve prensipleri temsil eder.

Bu manada İslam iktisadının ilkesel boyutunu ele alacağız. Bu bağlamda, işin tarihsel boyutuna baktığımızda, usul kitapları İslami hükümleri beş kısma ayırırdı. İtikadi, ameli, muamelat, ukubat ve ahlaki hükümler olarak belirlenmişti. İki yüz yıldan bu yana, İslami hükümler üç başlık altında işlenmeye başlandı. Konu kendi içinde işlenmiştir. Ama bağımsız başlık altında ele alınmadığını söylüyoruz. İtikadi, ameli ve ahlaki şeklinde betimlenmesinin, kasten yapıldığını söylemek en hafif tabirle insafsızlık olur. Ancak, ümmetin dikkatinden işin bu yönüyle kaçtığını söylemeye çalışıyorum.

Dünyaya bakan yönüyle hayatın en önemli iki sacayağı vardır. İdari ve iktisadi, diğer bir ifadeyle siyasi ve mali boyutudur. İslam aleminin bu iki noktada ciddi bir terslik yaşadığı kanaatindeyim. Bu manada dünyevileşmeyi önlemeye çalışmak şarttır. Ancak, dünyasını din düşmanlarına bıraktıracak seviyeye getirmemelidir. Şuna benziyor. Bankaya parasını yatıranın ben faiz yemem deyip, parayı faiz bankasına bırakanın durumu gibidir. Elbette her hâlükârda faiz yiyemeyiz. Ama, faiz yememek bizim faiz bankasına yardım manasına gelen parayı bırakmayı gerektirmez. İslam iktisadının akli boyutunda da ciddi eksiklikler yaşamaktayız. İslam iktisadının aklı, temel prensipleri iktiza eder. Bu böyle olunca, İslam alemi sadece iktisadi zihin açısından geride durmuyor. Aynı zamanda, ilkesel boyutuyla da bir sürü sorun yaşıyor. 

İslam’ın tüm konularında olduğu gibi, iktisadi boyutuyla da temel prensipler koyar. Hayatın her noktasına Yüce Allah temel şartlar koyduğu gibi. Başı boşluk hiçbir düşünce tasavvurunda uygun görülmemiştir. Hele hele İlahi vahye dayalı bir dinin insanları “keyfe ma yeşa” istediğin gibi başı boş yaşaya bilirsin, demek asla mümkün değildir. Ayeti kerimede Yüce Allah bir insanın başka birisiyle olan menfi münasebetlerinin korkunç sonucunu gösterdiğinin ardından “İnsan kendisinin(bu manada) başı boş bırakılacağını mı sanır” Kiyame/36

Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de “İşte bunlar Allah’ın hudutlarıdır” buyurduğu yerlerin ekseriyeti muamelatla ilgilidir. Bir müminin başka bir müminle yapacağı her hangi bir alış verişi uzun uzadıya bir ayette anlattığı gibi başka bir konuyu bu kadar anlatmamıştır. Bakara/282.

Bugün teknik ve silahta bilim ve teknolojide dünya küresel güçlerinin öne geçmesini bir yönüyle anlamak mümkündür. Çünkü dünya imtihan dünyasıdır. Bazen lehte bazen aleyhte cereyan etmesi ilahi bir sünnetullahtır. Ali İmran/140

Ancak büyük şirketlerin sistem ve ilkelerini belirleyerek, temel belirleyici, yanıltma payı çok zayıf olan prensiplerle en az insanlı veya insansız tesisleri kurmanın önünde herhangi bir mali engel yoktur. Müslümanların kendi idari mekanizmalarını kendi kontrolüne alamaması bir engeldir. Bu manada Müslüman tüccarın sorumluluk ilmihalleri yazılmalı. Burada bir takat ve hüner israfı işlendiği kanaatindeyim. İsraf deyince sadece sofrada kalan ekmek kırıntılarının çöpe atılması anlaşılmamalıdır. Evet bu da bir israftır. Ama en büyük israf, yetenek ve olanak israfıdır. Elinizdeki toprak verimli. Elinizde ciddi bir gençliğiniz var. Temiz bir hava, bol oksijen kısaca yer altı ve yer üstü kaynaklarınız elinizde olduğu halde siz iktisadi bir problem yaşıyorsanız bu normal değildir. Burada bir iktisadi akıl problemi olduğu kanaatindeyim.

Elahsıl, Müslüman(başta tüccarlar) kendi ellerinde bulunan imkan ve temekkünü, mali güç kaynaklarını, hayatın en kıymetli ve değerler sistemi olduğunu bilecek bu manada ciddi ilmihaller yazılmalı. Yapılan her bir ticaretin gerekli ortak mantığı olan ilke ve esaslar koymalı. Bu temel esaslar, çağın şartlarına uygun, fitne ve fesada karşı tedbirli, her çalışanın, önündeki işten başka bir şeye tevessül etmeyi gerektirmeyen kalıcı kuralların konulması gerekir