Gelişen dünya karşısında Müslümanın ibadet ve iktisat durumu- 2
Yüce Allah, kendisine kulluk etmekle insanın kendi nefsi veya bir başkasının boyunduruğu altından kurtulup özgür olarak kullarını yaşatmak istemiştir. İnsan, bir başka insanı boyunduruğu altına almakla başta yüce Allah’a sonra da hemcinsine büyük bir yanlışlığı yapmış olur. Yeryüzünde gerçek özgürlüğün yalnız Allah’a kullukla ancak mümkün olduğuna inanıyoruz. İnsan tek başına yaşayıp hayatını sürdürmeye müsait yaratılmamıştır. Mutlaka bir topluluk içinde yaşamak mecburiyetindedir. Toplumsal hayat bir takım emir ve yasakları öngörür. Bu emir ve yasalar ya ilahi ya da beşeri olur. İnancımıza göre yüce Allah’ın emirlerini terk ettiği andan itibaren kişi bir başkasının emri altına girmeyi kabul etmiş demektir. Yüce Allah, insanın Rabbi ile ve insanın insanla olan ilişkilerini gönderdiği kitaplar ve görevlendirdiği peygamberler vasıtası ile belli bir sınır dahilinde çerçevesini belirtmiştir.
Geçici bir sınav vakti olan sınırlı dünya hayatından sonra ebedi ahiret hayatını biz kulları için düzenleyen, ölmeyen, muhtaç olmayan, yanılmayan ve mahlukatını çok seven Allah’ın emrinin her kesin emrinden daha doğru ve daha mükemmel olması gerekmez mi? Bu hayat serüveni içinde insanın nefsine karşı, bir başkasına ve kainata karşı bir takım görevleri vardır. Müslüman dünyaya geçici gözle bakmak mecburiyetindedir. Müslüman dünya ve içindekilere bir emanet gözü ile bakar. İnancımız bunu gerektirmektedir. Emanete riayet etmeyi bir iman konusu olarak bilir ve gereğini yapmakla yükümlü olduğuna inanır. Dünyanın idaresi ile yükümlü olduğuna inanan bir insanın, başkasına kalacak mal için kardeşine hakaret etme noktasında değmediğini içselleştirenin yapacağı bir iş değildir. Dijitalleşmeye giden dünyanın, yapay zeka, yapay hayvan ürünleri ve birçok canlının genetiğinin değiştirildiği bir asrın fıkhını oluşturmak zorundayız.
Ham maddesi tamam olan bir fabrika sahibine peşin para vermek bey’i maduma girer mi? Teslim tesellümde kargo ve PTT mal sahibinin vekili olarak aldığında mal sahibi malını almış oluyor mu? Sigortacıya verilen para teberriden sayılır mı? Patent, hava parası ve kaporanın hükmü nedir? Oksijen tüpünü takan bir pilot veya deniz altına bu şekilde dalan yüzücünün orucu bozulur mu? Genetiği ile oynanmış zararlı bir sebzeyi satmak caiz mi? Elektronik aletlerde kayıtlı olan Kur’an-ı Kerim uygulamalarını cebindeki telefonla taşıyan kişinin mushaf taşımanın getirdiği yükümlülükler gibi bir yükümlülük ve sorumluluğu var mı? Darül Harpte harbi ile yapılan ribanın hükmünü ve bu görüş ve rivayeti doğru kabul etsek bile makasit ve mahiyetinin değişmesi hükmün de ortadan kalkmasını gerektirmiyor mu? Bu ve buna benzer konular hakkında aziz ulemasının yeni yeni içtihatlarına hepimizin ihtiyacı vardır.
Dünyanın imarındaki en etkin nokta ekonomidir. Dünya Müslümanlarının kendi ekonomik kurumlarını kurmadan kendi yönetimlerine ulaşmaları mümkün değildir. Kendi ekonomik kurumlarını kurmaya güçleri yettiği yerden başlayarak basamak basamak biri diğerini getirecek şekilde mutlaka buna el atılması lazım. Bu yolda yapılacak birçok çalışma alanı vardır. Bunlardan biri de İslami bir sigorta sisteminin kurulmasıdır. Katar ve Malezya’da Müslümanlar bu konuda ciddi adımlar atmışlar. Aslında Müslümanların elindeki imkanlar da birer nimettir. Bu nimetin ihmali vebal getirir. Bir sonraki yazımızda sigortayı anlatmaya çalışacağız.