• DOLAR 34.661
  • EURO 36.373
  • ALTIN 2929.745
  • ...

  Siyaset yapmanın hayatın en zor ve karmaşık olan tarafı olduğu bir hakikattir. Asrımızda İslam ve onun aziz davası namına siyaset yapmak bir o kadar daha zor bir iştir. Bu zorluğun iki yönü bulunmaktadır. Biri aziz bir dava omuzlara alınırken hissedilen beşer üstü bir yükün kendi değer ve prensiplerinin verdiği bir mana ağırlığı. İkincisi de düşman unsurlarının hışmına karşı gösterilen direniş ve dirilişin neticesinde istenen bedellerin, önce insanın zihin dünyasında dünya ve içindekilerden bir bir en yakınlarından başlayarak uzak düşme. Yani, tazyik, tehdit ve sonunda ya hicret ya da şehadet gibi bu iki büyük yükün altına girerek birbiri ardınca bedeller ödemek.

Bu manada İslam aleminin birçok belde ve bölgesinde olduğu gibi Türkiye’de de sistemin baskılarından dolayı, toplum ciddi bedeller ödedi. Özel olarak son elli yıldır, ülkenin şark vilayetlerinde din ve dindara özel bir baskı uygulandı. Böyle bir dönemde, insan olan ve azıcık akıl ve vicdan sahibi her insanın; hava, su ve ekmek kadar bir ihtiyaç olan camilerde Kur’an’- Kerim dersleri veriliyor. Fakat, köklerinin saç kılcalları dışarda gövdesi bölgede olan Kemalizm’in en büyük ürünü olan Marksist, sosyalist acımasız sol kesimin baskıları bu cami derslerine yöneltildi. Bin bir iftira ve töhmetler altında bırakıldı. Allah’ın dinine, kitabına ve O’nun Resulünün getirdiği medeniyet değerlerine tahammül etmeyenler, inanan insanlara çok ağır bedeller ödettiler.

Devasını davasında bulanların, hayatında ölümü öldürenlerin, insani ve İslami mücadelenin zor bir döneminde, yaşanması hatta söylenmesini bile dile getirirken bedel isteyen bir direniş ve dirilişi gösterenlerin varlığında sürdüre bilenler bir parti kurdular. Hürriyetini Yüce Allah’a kullukta bulanların kurduğu parti, böylece, davasını partinin hizmetine değil, partiyi davasının hizmetine veren bir erdemliler hareketi olarak HÜR DAVA PARTİSİ’ni kurdular. İlahi olan bir davanın ilim ve irfan dengesine dikkat ederek alışık siyasetten çok farklı bir rota çizmeye çalışıyorlar. Bunun için de bırakın düşman olanların, en yakın dostların bile bu farklı siyasi tasavvuru kendi zihin dünyalarında kısa vadede anlamada zorluk çektiği çok farklı bir duruş sergilemektedirler. Genel başkanı her il ve birçok ilçede memleketi karış karış gezmeye çalışan ve gittikçe düşünen insanların dikkatini davasına çekmeye çalışan bir partimiz vardır. İşte bu siyasi anlayışın artık mecliste olması gerektiği kanaatini, vicdan sahibi birçok insanın yer yer dillendirmesiyle bu partinin memleket için bir ihtiyaç olarak anlaşılmaya başlaması çok sevindirici.

Bu nedenle, artık insanımız böyle bir siyaset tasavvurunun sürdürülebilirliğinin memleket ve ümmet için bir milli/dini vazife olduğunun söylenmesi çok sevindiricidir. Bu siyasetin yapısal anlayışı gün geçtikçe daha zor ve zahmetli günlerin özelde toplumun, genelde ümmetin beklediği müşahede edilmektedir. Bu şuur ve bilinci içinde toplumun huzur ve saadeti için huzurunu feda etmeyi ibadet bilen bir kadroyla yoluna devam etmektedir.

Bu davanın içinde olup nasıl bir nimet içinde olduklarını unutanları, davayı sevdikleri halde uzaktan takibe alanları, seyredenler ve bir o kadar da saldıranların olduğu bir davanın her gün gelişim göstermesini salt manada insan emeğiyle tarif etmenin mümkün olmadığı kanaatindeyim.

Hangi yola girdiklerini bilen, nereye yürüdüklerini iyi tasavvur eden ve birlikte hareket eden toplulukları hiçbir güç yıkamaz. Tekamül içinde hareket eden ve ciddi bir otokontrolü ulemanın üstlendiği bir yapıda hata olsa da biiznillah ihanet ve ihmale mahal verilmeyecektir. Böylelikle siyasi hastalığın üç büyük marazından azade olacağından hiçbir kardeşimizin en ufak bir kuşkusu olmasın. Günümüzde alışık siyaseti köhneleştiren üç büyük hastalık şunlardır;

1- Kendi içinde usulsüzlük, yolsuzluk ve liyakatsizlik.

2- Nemelazımcılıkla sorumluluk bilincini kaybetmek.

3- Ekabirleşerek, “bensiz olmaz”cı tutumlar. Tespite çalıştığımız bu üç muasır siyasi marazdan HÜR DAVA PARTİSİ kendisini korumayı başarmıştır ve inşallah korumaya da devam edecektir. Çünkü bu üç illet bir yapıya bulaşırsa o yapının yok olması için düşman zahmet edip yıkmaya gelmesin. Bu hastalığa bulaşan bir yapı kendi kendini yıkmaya yetecek bir iç yıkımı yaşamış olur. Bu hastalığa yakalanmış bir yapıyı hiçbir güç ayakta tutamaz.

HÜDA PAR, birlik şuurunu yakalamış, işbaşındaki kardeşlerimizin kirlenmekten uzak durarak hizmetlerine devam etmeye dikkat ettiklerini gözlemekteyiz. Parti içinde görev alan kardeşlerimizin partiyi kendi şahsi mülklerine sahip çıktıkları gibi sahiplendiklerini görmemiz çok sevindiricidir.

Bu manada onuncu yıl etkinliğinin, siyasal toplum yapılanmasında müstesna bir kongre olacağı kanaatindeyim. Tüm kardeşlerimizin gözü bu akşam Diyarbakır’da düzenlenecek HÜDA PAR’ın kongresinde olacaktır.