İslam ve siyaset-4
SİYASİ AÇIDAN: KÂBE, DARÜN-NEDVE, DARÜL-ERKAM
Tevhidin vazgeçilmezlerinden biri de şüphesiz ki toplum yönetimidir. Çünkü toplumları yöneten sistemin, yönetilenlerin hayat ve düşünce tasavvuru üzerinde ciddi bir tesiri olur. Bundan dolayı tüm peygamberler bulundukları toplumda yönetime talip olmuşlar. Bu bağlamda Allah hiçbir kavmi peygambersiz bırakmamıştır. “Doğrusu biz her ümmete uyarıcı bir peygamber gönderdik” Nahl,36
Toplumbilime en az ibadetler kadar önem veren Kur’an’ın tüm ayetleri bizler için önemli ilahi emanetler ve emirlerdir. Ancak bazı sure ve o surelerdeki bir kısım ayetler yer ve zamana göre daha öncelikli olabiliyor. Mücadele yolu ile mücadeledeki istikameti bulmada Fatiha’nın 6. Ayeti bir mihenk taşıdır. Ayette geçen “صراط” kelimesinin müfret gelmesi muhteşem bir ifade. Kur’an, gidişatı belirlemeyi yol manasında bazen tarik “ طريقا مستقيما”/Ahkaf/30. Bazen sebil “ وانهارا وسبلا”Nahl/15 işte bazen de صراطا المستقيم Fatiha/6 şeklinde ifade eder. Tarik ile sebil kelimelerinin çoğulu vardır. Ama “صراط” kelimesinin çoğulu yoktur. Bunun da şöyle bir manası var; bir müminin hayatında hayra giden yollar farklı olabileceği için “sebil ve tarik” kelimelerin cemi/çoğulu mümkündür. Ama tevhidi istikamet ise bir olduğundan dolayı “صراط” kelimesi tekildir. Cem’i ve tesniyesi yoktur.
Kur’an-ı Kerim muhteva olarak, ibadetler ile içtimai hayatı aynı değerler sistemi içinde emreden ilahi bir kitaptır. Müminler günlük namazlarında rabbinden “İstikamette” kalmayı talep etmektedirler. Peygamberlerin tevhidi bir, şeriatları farklı idi. Peygamberlerin şeriatları ve müçtehitlerin de içtihat farkını “Sebil ve Tarik” kelimelerine mütekabil, dini istikamet ve tevhidi çizgiyi de cem’i bulunmayan “Sirat” kelimesi üzerinden tarif etmemiz mümkündür.
Bu takdimden sonra istikametimizi bulmada etkin olan “Kâbe, Darün-Nedve ve Darül-Erkam” bu üç yerin siyasi ve ibadi boyutunu anlamaya çalışacağız. Günümüz şartlarında bu üç mekanın neye tekabül ettiğini anlamaya çalışalım; stratejik bu üç yer Kur’an ve sünnetteki konumu ile bizim zihni tahayyülümüzdekinin aynı olup olmadığına bakalım; Kâbe, bir yönü ile Mescid diğer bir yönü ile Millet meclisi olması ile iki boyutlu, diğer ikisi sadece siyasi birer mekanlardı. Günümüz şartlarında bu üç mekanın tekabül ettiği yerlerin neler olduğu üzerinden, bugün Müslümanlar olarak günümüz tağuti sistemde yaptıklarımızın tevhidi inanç sistemimizle uyanı ve çelişeni bulmada temel taşlardır.
Kâbe; iç ve dış ticaretin hem kabul hem de bereketi için, Mekke’yi ilgilendiren siyasi kararların ve şiirlerde ilk yediye girenlerin ilanı ile hem mescid, genel siyasi kararlar açısından millet meclisi idi. Mekke’nin fethine kadar Kâbe içinde 360 put bulundurarak hem mescid hem de millet meclisi fonksiyonları taşıyordu. Darun-Nedve; Mekke müşrik devletinin eşbaşkanlarının basına ve kamuoyuna kapalı özel kurul toplantı salonu, Darul-Erkam; Resulüllah’ın başkanlığında o gün itibarı ile üye sayısı en az olan İslam partisinin, basına ve kamuoyuna kapalı özel kurul toplantı salonudur. Darün-Nedve’de alınan gizli kanun ve karar büyük millet meclisi olan Kâbe’ye getirilip ilan edildikten sonra tüm Mekke için bağlayıcı olabiliyordu.
Resul-i Ekrem’in müşriklerin özeli olan Darun-Nedve’yi ret ettiği halde, tağuti sistemin büyük millet meclisi olan Kâbe’yi hiç terk etmeyip davet ve tebliğini orada yapıyordu. Mescid olarak düşündüğümüzde de tağuti sistemin hakimiyetinde ve içi putlarla dolu olduğu halde mescid olarak dua ve ibadetlerini de hep orada yerine getiriyordu. Bu inkarı mümkün olmayan yaşanmış bir hakikattir. Demek ki, Mekke müşrik sisteminin hakimiyetinde bulunan Mescid ve Meclis konumunda olan böyle mekanlardan peygamberimiz nasıl istifade etmişse bizim de bu konumda olan mekanlardan istifade etmemiz lazım. Böylece tüm Müslümanlar açısından bulundukları toplumda Kâbe, Darün-Nedve ve Darul-Erkam’ın neye tekabül ettiğini iyi konumlandırmaları hayati önem taşır.