OKUMAK AMA KİMİN HESABINA?
اقرأ باسم ربك الذي خلق…
Okumak, Allah adına olunca önem arz eder. Tefsir usulünde evleviyet genel manada ehemmiyet manasına gelir. Kur’an-ı Kerim’in inzal olduğu toplumda insani özelliklerin yerlerde süründüğü bilinen bir husustur. Gücü elinde tutan hak sahibi kabul edilirdi. Namus ve kız çocuklara yaklaşım tarzlarını dile getirmekten insan hayâ edilecek durumda idi. Kabile ve sınıf ayrımı zirve yapmıştı. İçki ve kumar günlük gelir kaynağı kabul edilirdi. Fal oklarına inanma ve heykellere tapma ahlaken üstün bir insani meziyet olarak kabul ediliyordu.
Böylesi bir ortamda Kâinatın Sahibi’nin ilk indireceği ayet ne olabilirdi? Bilginin daha çok hafızaya yüklendiği bir zaman dilimi içinde olsa da, Arap şiirinin yarışmalarda toplumun kültür külliyatında ciddi bir yer aldığı bir zamanda “إقرأ” olarak ilk emrin oku şeklinde gelmesi manidardır. Beşeri tasavvurumuza göre o kadar müdahale etmesi gereken önemli konular vardı ki, okumanın öncelenmesini tahayyül bile etmeyiz. Fakat Rabbimiz bunu öngörmüştür. İşte buradaki ince espriyi anladığımız ölçüde İslam medeniyetinin okumaya verdiği önemi de o oranda anlamış oluruz.
” إقرأ “ Kelimesinin hem emir sığası hem de tekil gelmesi de çok önem arz etmektedir. Bir medeniyetin temel ilkeleri okuma üzerine bina edilmektedir. Kelimenin emir sığası ile gelmesi, medeniyetin inşası belirli prensipler üzerine bina edilmesini gerekli kılmaktadır. Prensipler belirgin şartlarla kurulur. Ama davet yumuşak ve gönül alıcı hikmetli sözlerle olur. Davetçinin muhatabı Firavun olsa da bu böyledir. Çünkü davetçi davet olunan ile davet edilen dava arasına en ufak şahsi kaprislerini koyamaz.
Hatta kabul etmeyene “isyan ettim” manası verdirmeyecek ve ona bir daha bir daha gitme kapısının kapatılmaması için duygusallığın ön planda tutulması gerekir. Bunun için ilk inen ayet emir sığası ile gelmiştir.
Günümüzde Müslümanların en çok göz ardı ettiği konunun bu olduğu kanaatindeyim. Temel prensiplerini araştırmadan, birçok insanımızın arkasından sürüklendiği Kemalizm, sosyalizm ve benzeri beşeri sistemleri misal verebiliriz.
Bu bağlamda Kemalizm vatanın bağımsız ve birliği algısı ile Türk solunu CHP çatısı altında, Kürt solu da Kürtlerin bağımsız ve özgürlüğü algısı ile birçok Kürt insanımızı sosyalist olan HDP etrafında bir kısım algılarla sürüklemektedir. Fakat bu teşkilatların temel prensipleri Müslüman olan insanlarımız tarafından bilinse bu gibi akımların arkasında yürümeleri mümkün değildir. Bilinmeden birilerinin arkasında gitmenin helak sebebi olduğu A’raf/8-9. ayetlerde beyan edilmektedir.
Bundan dolayıdır ki, CHP ve HDP aynı çatı altında bir araya gelmek istemektedirler. Ben bunu çok isabetli görüyorum. Çünkü, her iki oluşum sol ve sosyalist, destek aldıkları yer ve dine olan mesafeleri de aynıdır. Bunları bir arada görmek istemeyenlerin, en ters yerde duranlar olduğu kanaatindeyim.
İşte ilk inen ayetin emir sığası ile inmesinin hikmetlerinden birinin İslam medeniyetinin duygusallıktan uzak, temel prensipler üzerine bina edildiğini göstermektedir. Müfret olarak gelmesi de her kesin okuma sorumluluğunun birbirinden bağımsız birer sorumluluk olduğunu göstermektedir.
İkincisi; İlahî okumalar vesileler üzerinden olacağı için kalem vasıtası ile beyan etmektedir. Okumanın “تلاوة” yerine kıraat olarak “إقرأ” şeklinde gelmesi ile okunan şeyin sadece Kur’an ayetleri olmadığı anlaşılmaktadır. Sonraki ayetlerin Allah’ın ikramından ve insanın yaratılışından bahsetmesi de bunu teyit etmektedir. Başta Kur’an, sonra tüm kâinatın mevcudiyeti üzerinden bir okuma istenmektedir. Tilavet sadece vahiy için zikredilir. Bunu Kur’an ve hadisler beyan etmektedir. Sadece vahye münhasır olan okumaları “متلو” veya “ غير متلو” denilmesi de böyle bir şeydir.
Fakat hangi okuma olursa olsun, her okuyup, kişiyi rabbine karşı “واسجد” ile mütevazılığe “واقترب” ile O’na yaklaştırıcı olmasını gerektirmektedir. Bu muhteşem bir şey. Hadisi şerifte: “Kişinin artan ilmi hidayetini de artırmazsa, ancak Allah’tan uzaklaştırmasını artırır. ”Yunusun; “ İlim ilim bilmektir. İlim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen ya nice okumaktır.” dediği de budur. Neticede rahatlıkla şunu haykırabiliriz; İslam medeniyeti Okumak üzerine bina edilmiş bir medeniyettir.