UTANIYORUZ...
Önce saatler, sonra günler, sonra haftalar ve maalesef aylar geçti...
Zulüm, soykırım ve katliamlarla...
İnsanlık düşmanı, vahşi zorbalar Gazze’ye yönelik en acımasız, en kalleş, en aşağılık yöntemlerle, en ağır silahlar ve bombalarla saldırmaya devam ediyorlar.
Gazze’de açlık, çaresizlik, hastalık ve ölümler kol geziyor.
Refah sınır kapısının durumu ortada… Tel örgülü duvarın öte tarafında ise , insanlıktan nasibini almamış barbar mahluklar, eğlenceyle, müzikle, şamatayla normal bir etkinlik havasında, çoluk-çocuk maaile nöbet tutuyorlar!..
İçeriye tek bir yaşam malzemesi girmesin diye...
Doğrusu aylardır yaşananlar, şahit olduklarımız, çok kötü bir kâbus gibi. İnsanın havsalası almıyor, alamıyor..
İçimiz kaldırmıyor, yüreklerimiz artık donmuş durumda.
Hissettiğimiz en büyük duygu utanç..
Ve utanıyoruz!
Tüm zerrelerimiz adedince..
Gazze’de şehit olan; şehitler kere, ağlayan çocuklar kere, sinesi dağlanan analar kere, çaresiz kalan babalar kere...
Utanıyoruz, hem de çok ama çok...
Böyle bir soykırımın, katliamın, zulmün yaşandığı bu çağa şahitlik etmekten utanıyoruz...
Elbette çokça gayret ve destek var, zulme karşı çıkmak ve mazlumun yanında olmak adına...
Ama maalesef ve maalesef ki yetersiz..
Yetersiz çünkü Gazze başta olmak üzere, Doğu Türkistan ve pek çok coğrafyada zulümler hız kesmeden devam ediyor. En acısı da, bir şekilde zulmü kanıksıyor insanlık.
Örneğin Gazze’deki zulümlere karşı tepkiler ilk zamanlardaki gibi diri, hareketli ve heybetli değil. Suni gündemlerle bir şekilde arkalara çekiliyor.
Ahlaksız bir dizi sahnesi, saçma sapan konular, gereksiz insanlar, suni sıkıntılar bile daha çok gündem edilebiliyor...
Yazık ki, ne yazık...
Aslında bu konuda da, önce kendimize dönük bir öz eleştiri yapmamız daha adil olacaktır.
Kendi içimizde bu meselenin bizim için öncelik durumu nedir?
Aynı şekilde aile içinde, işlerimizde, girdiğimiz ortamlarda, eş ve dostlarımızla yaptığımız muhabbetlerde ne kadar gündem ediyoruz?
Bir farkındalık oluşturup, dikkatleri suni gündemlerden uzak tutup, Gazze meselesi gibi insani ve asli gündemlerimize yoğunlaştırabiliyor muyuz?
Eğer bunu başarabiliyorsak, istikrarla devam etmeli ve daha fazlasını yapmaya da azmetmeliyiz.
Yok eğer daha bunu bile yapamıyorsak acilen kendimize gelmeliyiz..
Tıpkı Şehit Abdülaziz Rantisi’nin dizelerinde dile getirdiği, bir uyanış ve utanışla...
“Kalplerinizi ve vicdanınızı canlandırınız!
Şayet kalpler kalmadı ise,
Vatanların pazarlığı,
Büyük günahlardan dahi büyüktür.
Bir dönüp bakın!
Gazze çocuklarına
İşiteceksiniz ki,
Karanlığın rahminden sabah doğuyor”
Bir dönüp bakın
Sabahın güzelliğine”
O, gecenin karanlığından sıyrılıp
Kefenlere son veriyor,
Haykırıyor”
“Haydi, kalk ayağa ve tarih yaz, çünkü
Putların takipçileri kirletmiş bulunmaktadır tarihi
Gayret et engelleri aşmaya
Ta ki yol bulasın zirvelere ulaşmaya”