• DOLAR 34.55
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3006.52
  • ...

Asrın felaketi olarak adlandırdığımız Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depreminin üzerinden tam bir yıl geçti. Depremde vefat edenlere bir kez daha Allah’tan (c.c) rahmet, yaralananlara şifa, geride kalanlara da sabrı cemil ihsan etmesi ve bu gibi acıların bir daha yaşanmaması için en kalbi duygularımızla temennilerde bulunduk tüm ülkece...

Sadece saniyelerce devam eden depremlerin, maddi ve manevi etkilerinin çok uzun yıllar geçmeyeceğini bizzat acı tecrübelerle öğrenen bir coğrafyanın çocuklarıyız.

Ve elbette çürük yapıların, sağlam ve dayanıklı olmayan malzemelerin, doğru/ dürüst yapılmayan binaların, hileyle, hurdayla yapılan işlerin, insanların yuva dedikleri, güvenle sığındıkları evlerinin depremle birlikte nasıl da en güvensiz ve emin olmayan bir yere dönüştüğünü bu depremde bir kez daha acıyla tecrübe ettik.

Evet, deprem şiddetliydi, ancak yıkımın bu denli büyük olmasının nedeni de yukarıda saydığımız etkenlerdi hiç kuşkusuz.

Bu nedenledir ki, sağlam zemin, kaliteli/ dayanıklı malzeme, doğru firma, güvenilir işçilik vb. mevzular üzerinde hâlâ da, yorumlar/ analizler devam ediyor...

Gelin görün ki, pandemiler, depremler, seller, savaşlar gibi asrın felaketleri aralıksız devam etse de, asrın imtihanları da bitmiyor. Ne yazık ki bu imtihanlar da yine insanoğlunun yuvalarının üzerinde baykuşlar misali uçuşuyor. Aile huzuru, aile saadeti, aile sıcaklığı gibi nimetler mumla aranır olmuş durumda adeta..

Hal böyleyken, manevi  depremlerin ardından da, enkaz altında kalan insanlar buhranlar, depresyonlar ve travmalarla boğuşuyor çaresizce..

Bir sahili selamete muhtaç şekilde, takatsizce kulaçlar atıyorlar imtihanlar denizinde...

Bu imtihanlardan ancak, temeli sağlam atılan, selim bir istikamet bilinciyle yol alan, güvenli, samimi, fıtrata uygun, adil ve mutedil ilkelerle ilişkilerini tanzim eden yuvalar beri kalabiliyor.

İçinde bulunduğumuz zaman diliminde nasıl ki, depremlere dayanıklı evler inşa etmekten, bu şekilde insanca, güvenli ve kaliteli bir yaşam inşa etmekten söz ediyorsak, aynı şekilde manevi depremlere dayanıklı, dosdoğru, sağlam, huzurlu, güvenilir, insanca yaşanabilecek yuvalar inşa etmekten de söz etmek ve ortaya bu minvalde de çözümler/ öneriler sunmak zorundayız.

Bu konuda sırtımızı dayayacağımız yegâne güç, sistem ve otorite bellidir elhamdülillah...

Konuyla ilgili bir ayet üzerinden vereceğimiz misallerle yazımızı sonlandıralım...

“Allah’tan başka dostlar edinenlerin örnekleri kendine bir ev edinen örümceğin örneği gibidir. Evlerin en dayanaksızı ise şüphesiz örümceğin evidir. Keşke bilselerdi!” (Ankebut,41)

Elbette bu ayette kastedilen direk örümceğin ağlarıyla kurduğu yaşam sistemi değildir. Zira örümceğin ağı kendi ekosistemini baz aldığımızda gayet güçlü ve mucizevi bir dayanıklılıktadır. Ama büyük resme ve kainattaki yerine baktığımızda bir dokunuşla bile yok edilebilecek bir mesabededir.

Ve elbette burada örümceğin örnek olarak verilmesinin en büyük nedeni, bizzat örümceğin ağından öte, zayıf, fani, menfaat ve çıkar odaklı bir ilişkiler ağıdır.

Ayette örümceğin evi olarak kastedilenin aslında örümceğin aile hayatını ve aile içi ilişkileri olduğunu kabul eden müfessirler tam da bu noktaya işaret etmektedirler. Çünkü bu açıdan bakıldığında, yuvaların en zayıfı örümceğin yuvasıdır. Zira hayvanlar âlemi içinde aile bağları en zayıf olan hayvanın örümcek olduğu söylenir. Örneğin, dişi örümcek eşinden almak istediğini aldıktan sonra yaptığı ilk iş, eşini yemekmiş. Ancak kendisinin de muradı gözünde kalır ve uzun bir ömür süremezmiş. Nitekim yavruları yumurtadan çıkmadan ölüp gidermiş. Maalesef ki bu kısır döngü devam eder, yumurtalardan ilk çıkan yavru, henüz çıkmamış olan yavruları yermiş. Böylece, aile bağları tamamen menfaat ve çıkar ilişkilerine dayanan bağlar, bir yuvadan çok hepsinin felâketi olan tuzağa dönüşmüş oluyor.

Tıpkı Allah’tan (c.c), rahmetinden, hesabından, kitabından, nizamından, Resûlü’nün  (s a.v) ahlakından nasibini alamayıp, yuvalarının temelini sevgi, merhamet ve samimiyetten uzak-maddi kıstaslar, dünyalık menfaatler, fani beklentiler, geçici çıkarlar, salt beşeri sistemler ve ilişkiler üzerine kuran insanlar misali...