• DOLAR 34.652
  • EURO 36.45
  • ALTIN 2925.158
  • ...

Günlerdir müthiş bir zaferden (!) bahsediliyor. Ama ne zafer!

“Filenin Sultanları şampiyon olmuş.”

Bu sportif başarının (!) eğrisi, doğrusu ayrıca tartışılır. Ama havada uçuşan yorumlara bakınca sanırsınız, insanlığa fayda getirecek tıbbi, ilmi, fenni ve bilimsel eşsiz bir başarıya imza atılmış..

Veya milli bir mücadelede zafer elde edilmiş.

İşin bu kısmı şöyle dursun, asıl ilginç olan ise; bu şampiyonluk üzerinden dini, milli ve manevi birçok değere yapılan çirkin ve hadsiz saldırılar.

En önemlisi de Müslüman kadın modelini sembolize eden tesettüre ve tesettürlü kadınlara yapılan hakaretler!

Sanki bu bir maç değil de, seküler kadın ve mütedeyyin kadın arasında yaşanan bir savaş. Meseleyi bu noktaya getirmek isteyenlerin çabası görülmeyecek gibi değil doğrusu.

Ve sanki, maçta atılan her smaç tesettüre, başörtüsüne, çarşafa hasılı hicaba atılmış bir tokatmış gibi, durumu manipüle etmeye çalışanların fettanlığı..

28 Şubat dilli medya soytarıları mı dersiniz, beyni taassuptan örümcek bağlamış-profesyonel yobaz profesörler mi dersiniz, müsamere çocuğu gibi, haber bültenlerinde attığı her demagojik nutuktan sonra, aldığı aferinlerle aldığı hazdan mütevellit, hızını alamayan söylev sultanları mı dersiniz...

Dört koldan topa girenler oldu. Kendi dar dünyalarında, aralarındaki hadsiz paslaşmalarla tatmin oluyorlar niyeyse. Kadın ve kadın hakları üzerinden prim kasıp, ezdikleri, kırdıkları, yok saydıkları, hakaret ettikleri, ötekileştirdikleri, hedef tahtası haline getirdikleri tesettürlü mütedeyyin kadını, kadın yerine koymuyorlar asla.

Sahi kimdir onlar için kadın???

Fakat anlıyoruz ki, bunların derdi kadın değil!

O nedenle filenin sultanları üzerinden, hicabın sultanlarına bir savaş açtılar.

Seküler kadın modeli ve mütedeyyin kadın modelini çarpıştırıyorlar günlerdir..

Ama biz bu savaşı çok iyi biliyoruz.

Nereden mi?

Gelin bu minvalde tarihe bir yolculuk yapalım...

Sene 1932 ..

 Belçika’nın Spa şehrinde 28 ülkenin katılmış olduğu, bir güzellik yarışması düzenleniyor. Bu yarışmaya, Türkiye’den Keriman Halis katılıyor. Yarışma bitiyor ve sıra sonucu açıklamaya geliyor. Bazı tanıklar oylama bile yapılmadığını naklediyor. İşte o vakit jüri başkanı kürsüye gelip, şöyle konuşuyor:

“Sayın Jüri üyeleri! Bugün Avrupa’nın ve Hıristiyanlığın zaferini kutluyoruz. 1400 senedir dünya üzerinde hakimiyetini sürdüren İslamiyet artık bitmiştir. Onu Avrupa Hıristiyanları bitirmiştir. Elbette Amerika’nın ve Rusya’nın hakkını inkar edemeyiz. Neticede bu “Hıristiyanlığın Zaferi”dir.

 

Bir zamanlar sokağı bile kafes arkasından seyredebilen Müslüman kadınların temsilcisi Türk Güzeli Keriman, mayo ile aramızdadır. Bu Türk kızını zaferimizin tacı olarak kabul edeceğiz ve onu kraliçe seçeceğiz. Ondan daha güzeli varmış, yokmuş, bu hiç önemli değil... Bu sene güzellik kraliçesi seçmiyoruz. Bu sene Hıristiyanlığın zaferini kutluyoruz, Avrupa’nın zaferini kutluyoruz ...

Bir zamanlar Fransa’da oynanan dansa müdahale eden Kanuni Sultan Süleyman’ın torunu, işte mayo ve .... ile önümüzdedir. Kendini bizlere beğendirmek istemektedir. Biz de bize uyan bu kızı beğendik.

Müslümanların geleceğinin böyle olması temennisiyle, Türk güzelini dünya güzeli olarak seçiyoruz. Fakat kadehlerimizi Avrupa’nın bu coşkulu zaferi için kaldırıyoruz.” (Halit Turhan Bey Hatıraları)

Evet bu da bir zaferdi..

Ama ne zafer!

Necip Fazıl’ın deyimiyle, “Utanırdı burnunu göstermekten süt Ninem..!

Kızımın gösterdiği kefen bezine Mahrem..!” dedirtecek bir zafer ..!

Tıpkı başta zikrettiğimiz zafer(!) gibi...

Oysa, zahiren zafer gibi görünse de hakikatte maçlar, yarışmalar, madalyalar, kupalarla perdelenmiş hezimetlerdir bunlar.

Bakın ne demiş Selahaddin-i Eyyubi

“Bir milleti savaş olmaksızın yıkmak isterseniz, çıplaklığı ve zinayı genç nesilde yayın.”

İşte bugün tam da bu savaşın içindeyiz.

Mesele kadın, kadın hakları  ve özgürlükleri değil yani.. Sen hâlâ anlamadın mı kardeşim...!?