• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Bilhassa çocukların çok sevdiği, yetişkinlerin de dillerinde pelesenk olmuş bazı bilmeceler vardır.

Bu bilmecelerin cevapları aslında, soruların içinde geçen ipuçlarında gizlidir.

Açık açık olmasa da, cevaba dair tasvirler- sözel  betimlemeler vardır.

Bu sebeple cevaplara dair ipuçlarını düşünürken, değerlendirirken, doğru cevabı ararken, zevkli ve keyifli bir süreç yaşanır.

Aslında bugünkü yazımızda da bir bilmecemiz var  ancak; düşünmesi, değerlendirmesi, doğru cevabı bulması pekte zevkli ve keyifli olmayan türden...

Bilmecemizi soralım:

Kütlesi var, izi yok

Kitlesi yok, sesi çok

Boşlukta bir kaplar lakin

Alem içinde esamesi  yok

Sahi bu bilmecenin tam olarak cevabını vermek mümkün mü acaba?

Sosyolojik ve psikolojik olarak nasıl kategorize edilirler, ne şekilde adlandırılırlar bilemiyoruz ama, bilmecedeki özelliklere sahip  insanlar artmaya başladı.

Hakeza Müslümanlar...

Netice de, insanlarda boşlukta yer kaplarlar ve bir kütleleri vardır.

Elbette burada fizik ve kimya ilmi üzerinden kütle mevzusuna, girecek değiliz.

Ancak Müslümanlar olarak şu kâinat içinde- kütlesi olup, kitlesi olmayan Müslümanlara-İslam’a dair toplumsal ve değişmez ilkeler üzerinden dikkat çekmek zorundayız.

Sahi bir Müslüman’ın nasıl olurda  kitlesi olmaz.

Bir taş bile bulunduğu yerde kainatla ve diğer canlılarla etkileşim halindedir. Bir enerji ve sinerji alış verişi mevcuttur.

Oysa İslami kriterlerle, Rabbani düsturlarla kimliği oluşan ve ahlâkı Nebevî tavsiyelerle şekillenen bir Müslüman’ın mayasında toplumun her kesiminin kabul edeceği, benimseyeceği bir ünsiyet zaten mevcuttur.

Hakeza bir samimiyet, sıcakkanlılık ve sevimlilik vardır.

Tıpkı Peygamberimiz (s.a.v) gibi...

“Allah tarafından lutfedilen bir rahmet sâyesinde sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı kalpli olsaydın, insanlar etrafından dağılıp giderlerdi...”(Al-i İmran,159)

Eğer bu konuda sıkıntı varsa zaten bir kitleden de söz edemeyiz. Bu İlahi vahiy ile tescillenmiş şaşmaz  kaidedir.

Ancak burada sıkıntı yoksa o vakit en büyük sorun, pasiflik, acizlik ve atalettir ya da, kendimize olan güveni zedeleyecek, sorumluluklarımızı unutturacak, şeytan ve dostlarının kulaklarımıza fısıldadığı kuruntular, vesveseler, telkinlerdir...

Şu bir hakikattir ki; Müslüman’ın kendisi varsa, bulunduğu yerde sesi, nefesi ve izi de muhakkak olmalıdır.

Müslüman’ın yaşadığı yerde bereketli bir aksiyonu, toplum içinde etkili bir fonksiyonu, Hakk için halka hizmet eden kuvvetli bir misyonu, kitleler üzerinde iyiliğe ve hayra sevk edecek güçlü bir motivasyonu muhakkak olmalıdır.

Müslüman asla içinde yaşadığı toplum ile  etkileşimsiz, iletişimsiz duramaz!

Aynı şekilde tarafsız ve kararsız kalamaz!

Müslüman daima Allah’ın ve hükümlerinin taraftarıdır.

Bu konudaki isabetli ve istikamet üzere olan çalışmalarında  hizmetkârıdır.

Kimse kusura bakmasın!

İslam inzivaya çekilenlerin, bananecilerin, toplumun derdiyle dertlenmeyenlerin dini değildir.

İslam’ın inzivası, topluma hikmet ve güzel üslupla inzarlar devşiren,  tebşirler vaat eden Hiralarıdır.

Bu konudaki örneği ise, yaşadığı toplumun hem dünyasının hem ahiretinin hak ve hayr ile imarı için acı duyan, sancı çeken, çözüm arayan, büyük hayalleri ve hedefleri olan Muhammed Mustafa’sıdır.

Hulâsa, Müslüman’ın kütlesi varsa, kitlesi de olmak zorundadır!

Kitlesi varsa, sesi, nefesi, izi de olmak zorundadır!

Eğer bir boşluğu dolduruyorsa, esamesi de okunmak zorundadır...