Deprem hakikati ve “Bedenimde Değil Ruhumda Sızı” gerçeği...
Deprem felaketinin ardından yapılan arama kurtarma çalışmalarında kurtarılanlarla yapılan röportaj ve görüşmelerden de anlaşılacağı gibi, bedenlerdeki yaralar zamanla kabuk bağlasa da ağrılar, sızılar zamanla dinse de, ruhlardaki yaralar öyle çabuk kabuk bağlamayacak,ağrılar, sızılar öyle çabucak dinmeyecek...
Depremin üçüncü gününde enkaz altından tüm ailesiyle sağ, salim bir şekilde kurtarılan ve fakat yakından tanıdığı onlarca insanın ölümüyle sarsılan, evini, barkını kaybeden bir hanım kardeşimizin söyledikleri durumu özetleyecek türden; “Enkaz altından çıktık ama, içimde de bir enkaz duruyor.”
Evet belki depremin gözle görülür fiziki olumsuzlukları zamanla izale edilecek, ancak ruhlardaki tahribatı gidermek hiç de öyle kolay olmayacak.
Daha şimdiden, gözlerden “bedenimde değil, ruhumda sızı” cümlelerini okumamak mümkün değil!
Elbette depreme maruz kalanların, ısınma, beslenme, barınma ihtiyaçları konusunda seferber olmak, gayret edip, azimle çalışmak şu anda yapılabilecek en öncelikli destektir. Ancak bu kardeşlerimizin bir o kadar da manevi desteğe ihtiyaçları vardır.
Ruhlarını da ısıtacak, doyuracak, ferahlatacak, tedavi edecek manevi desteklere..
Bu karanlık günlerde hiçbir karşılık beklemeden, sadece Rızayı İlahi için ellerini tutacak, yüreklerine dokunacak, kendilerine manevi rehberlik edecek insanlara...
Bu bağlamda Asr süresini kuşanıp, depremi iman hakikatleri ışığında okuyan, salih amel merkezli, sabır ve sebatla destek ve yardımlarda bulunan kardeşlerimizin bir görevi daha var!
Deprem bölgesine, hakk ve hakikat ekseninde, manevi reçeteler sunabilecek; yaralara şifa, dertlere deva, irşad ve tebliğe seza hizmetler götürmek...
Bakın zor günler geçiren bu kardeşlerimize yardım adı altında türlü misyonerlik çalışması götüren, arama kurtarma adı altında, “arama çalma” faaliyeti yürütenler, siyasi rantlar devşirmek için, ideolojik hesaplar yapanlar çoktan yola koyuldular bile. Harıl harıl çalışıyorlar!
Acaba bizler de oturup bir köşede ağlayıp, sızlayıp, deprem konulu romantik paylaşımlar yapmak, yerine, bu bağlamda meydanı boş bırakmadan Rızayı İlahi için kolları sıvayıp, safları sıklaştırıp, ruhlardaki sızıları, bu toplumsal yaraları tedavi etmek için bir an önce manevi plan ve programlarımızı yaparak, ivedilikle yola koyulsak mı?
Henüz geç olmadan...