HAYATIN MÜTALAASINI YAPABİLECEĞİMİZ DOSTLARIMIZ OLSUN
Allah Azze ve Celle’ nin Hz.Yusuf’a (a.s) rüyaların tabiri ile yorumu konusunda özel bir ilim ve yetenek verdiğini hemen herkes bilir.
Fakat konuyla ilgili ayeti celile de, Rabbimiz şöyle buyurmuştur:
"Böylece Rabbin seni seçecek ve sana "te'vil el-ehadis" (rüyaların/olayların yorumunu) öğretecek." (Yusuf,6)
Bazı müfessirler bu ayeti tefsir ederken, Hz.Yusuf'a verilen hâdiselerin tevilini ve rüyâların tâbirini öğretecektir manasına kaynaklık eden (ehâdîs) kelimesinin bir manasının da, “olaylar ve haberler olduğunu ki, buna göre; Allah’ın (c.c) Hz.Yusuf’a meydana gelecek olaylarda sebep-sonuç ilişkisini ve olayların/ hadiselerin yorumunu da öğrettiğini ve bu minvalde hayata dair problemleri anlama, onları yorumlama ve en uygun çözümü getirme yeteneğini de verdiğini söylerler. Aynı zamanda her şeyin hakikatine ve zahiren görünenin dışındaki arka yüzünü de görecek bir hikmet, basiret ve ferâsetle donatıldığını beyan ederler.
Zaten Hz. Yusuf’un (a.s) hayatında bunun örneklerini fazlasıyla görmek mümkün.
Bu sebeple bir şekilde yolu onunla kesişen, hayatında yer bulan insanlar, bu manevi rızıktan rızıklanmışlardır.
Hikmetinden, ferasetinden ve basiretinden istifade etmişlerdir...
O halde şunu söyleyebiliriz; Hz. Yusuf (a.s) sadece rüyaları değil, bizzat hayatı ve hayata dair pek çok şeyi de yorumluyordu...
Peki, günümüzde Hz. Yusuf (a.s) misali dostlarımız olsa nasıl olurdu?
Ne yani, mümkün olamaz mı?
Malum, eşi ve benzeri olmayan Rabbimizin bazı esmaları kulları üzerinde de tecelli eder.
Hakeza Subuti sıfatları da… Elbette ‘O'nun dilediği ve takdir buyurduğu ölçüde...
O vakit Hz. Yusuf’a verilen bu kabiliyetten, nimetten, yine Rabbimizin dilediği kadar ve kararda, başka insanlarda da kısmen bulunamaz mı?
Elbette bulunabilir...
Yani hadiseleri/ olayları hikmetle yorumlayıp, nedenini, niçinini, sebep- sonuç ilişkisini doğru analiz edebilen, eğrisini- doğrusunu basiretle ayrıştırabilen, problemleri çözen, dosdoğru görebilen, dogruya sevk eden, Allah’ ın (c.c) verdiği nur ile, ferâsetle bakabilen…
Kutlu Nebi’nin zikrettiği ferasetli kullardan...
“Müminin ferasetinden sakının!. Çünkü o Allah’ın nuruyla bakar.” (Tirmizi)
İşte bu hayırlı kullar zümresinden olan; olayları, insanları, yaşanmışlıkları, hikmetle okuyan, yaşanma ihtimali olacakları öngören ve hayatın mütalaasını hakkaniyetle yapabilen hikmetli dostlardan...
Öyle sanıyoruz ki bu, bir insanın hayatında erişebileceği en güzel lütuflardandır.
Eğer hayatında bu gibi dostları olanlar varsa, bu nimetin şükrünün ifasını yapmamak çok büyük nankörlük olur.
Şükrünün ifası ise, böyle güzel dostları bahşettiği için Allah’a (c.c) kavlen, kalben ve fiili olarak şükretmek ile olur. Sonrasında da bu nimetin zeval bulmaması için her fırsatta onlardan istifade etmek ve kıymetlerini bilmekle mümkün olur.
Henüz hayatında böyle güzel dostları olmayanların ise hayatında çok ciddi boşluklar olduğunu söylersek yanılmış olmayız herhalde...
Öyle bir boşluk ki bu boşluğu ne mal ne mülk ne kariyer ne ilim ne bilim ne de yığınla insan doldurabilir...
O vakit şöyle bir dua yapsak ne kaybederiz!?
Ey Rabbimiz! Bizlere; hayatın mütalaasını hikmetle, basiretle, ferasetle yapabileceğimiz güzel dostlar nasip et! Bizi de dostlarımıza karşı, böyle hayırlı ve bereketli dostlardan kıl!