İffet kavramı olması gereken yerde mi?
Bazı kaynaklarda iffet; “İnsanın bedeni ve maddi hazlara aşırı düşkünlükten korunmasını sağlayan erdem, ahlâki bir fazilet” olarak geçer. Çoğunlukla da bu şekilde yer eder anlam ve eylem dünyamızda. Oysa iffet dediğimiz kavram, sadece bedeni ve maddi hazların kontrolü veya terbiyesiyle sınırlı değildir.
İffetin, duygular, düşünceler ve hislerle de çok yakın bir ilişkisi vardır. Örneğin, düşünceleri, hisleri ve duyguları iffetli olmayan bir insanın bedeni ve fiilleri de iffetten yoksun kalacaktır elbette...
Bu sebeple iffetli olmak ve iffetli kalabilmek için, insanın içinin ve dışının, yani ruhunun ve bedeninin aynı şekilde iffet ile terbiyelenmesi icap eder.
Hakeza kalbinin ve duygularının, aklının ve düşüncelerinin de...
O halde insanın iç ve dış dünyası arasındaki en stratejik yer neresi ise, o bölgenin bir iffet kalesi olması gerekiyor ki, günah, fahşa ve her türlü ahlâksızlık nedeniyle iffet noktasında kaygan bir zeminin hakim olduğu şu zamanda birer iffet abidi ve abidesi olunabilsin...
Öyle zannediyoruz ki şu iki ayeti kerime bize bu konuda aradığımız adresi gösterecektir.
“Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Bu onlar için daha arındırıcıdır. Allah onların bütün yaptıklarından haberdardır.”( Nur,30)
“Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar.” (Nur,31)
Aradığımız stratejik adres elbette gözler...
Yani bakışlar ve elbette bu bakışların neden olduğu düşünceler ve elbette bu düşüncelerin neden olduğu hisler ve elbette bu hislerin neden olduğu duygular ve elbette bu duyguların neden olduğu kaymalar ve günahlar...
Zira önce göz kayar, sonra gönül kayar ve sonra da ayak kayar!
Harama meyleden her iffetsiz bakış, günaha ve fahşaya, zinaya doğru hızlı bir akıştır aynı zamanda.
Bu konuda Peygamberimiz, Hz. Ali’ye şöyle nasihat buyurmuştur:
“Ey Ali, elinde olmadan gözüne ilişen bir harama ikinci defa bakma. Zira ilk bakış lehinedir, ama ikinci bakış aleyhinedir.”
(Tirmizî, Edeb 28; Ebû Dâvud, Nikâh 44)
Yasaklanan davranışları incelerken, elbette bu davranışları sebep-sonuç ve etkileşim bağlamında da değerlendirmek gerekir.
Bu cihetten değerlendirince insanoğlunu en iyi tanıyan, zaaflarını en iyi bilen Allah Azze ve Celle’nin Nur suresinde erkek ve kadınlara yönelik emrini anlamak daha kolay olacaktır.
Çok çetrefilli ve bol şerhli izahatlar olmadan da konu anlaşılacaktır.
Yani; iffetli olmanın, iffetli kalabilmenin yolu bakışları haramdan sakınmakla, korumakla mümkündür. Bakışlarındaki iffet ayarı kaçanın, er veya geç her açıdan iffet ayarı kaçacaktır.
Gözlerindeki iffet perdesi yırtılanın, haya ve edep perdesinin yırtılması da an meselesidir.
Bakışlarında harama karşı rahatlık ve yatkınlık sezen her kişinin, iffet sirenleri çalmaktadır. Duyup, kendine gelmesi elbette iki cihan huzuru ve hayrı için lehine olacaktır. Duymazsa da aleyhine...
Günümüzde başta erkekler ve elbette kadınlar için, iffetin muhafazası her geçen gün daha da zorlaşıyor. Sokaklarda giyinik çıplakları geçtik, büsbütün çıplak gezenler, hadi sokakları geçtik ekranlar, internet ve sosyal medya üzerinden her türlü çirkef rahatlıkla sergileniyor.
Fakat iffeti yıkacak olan, aynı rahatlıkla bakmaktır...
Alışmak, kanıksamak ve iffet konusunda hassasiyeti kaybetmektir.
Ellerde telefonlar, kumandalar, kulun görmediği ve fakat El-Basir, El-Alim, El-Latif olanın her ayrıntısıyla gördüğü, bildiği, inceliklerine vakıf olduğu sansürsüz görüntüler...
Telefon şifreleri, kanal değiştirmeler bir yere kadar. Karşısında tüm bu manevraların bir işe yaramayacağı, o en büyük gücü unutmak iffet noktasında hem ferdi, hem toplumsal bazda hastalıklı, hazin sonların başlangıcı oluyor ne yazık ki!
Bu hastalıklar konusunda Rabbimiz, yukarıda zikrettiğimiz ayetlerin sonunda reçeteyi veriyor...
“Allah onların bütün yaptıklarından haberdardır.”
“Ey müminler! Hepiniz Allah’a tövbe edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz!”
Rabbimiz murakabe ve tövbeyi her daim yol arkadaşımız kılsın!