• DOLAR 34.484
  • EURO 36.354
  • ALTIN 2933.448
  • ...

Arınma,tezkiye ve tövbe ayı olan mübarek Ramazan ayına giriyoruz elhamdülillah..  

Hak ve batılı birbirinden ayıran yüce Kur-an’ın/Furkan’ ın nazil olduğu kutlu aya... Bu vesileyle yüce Allah’ın (c.c) razı olduğu ihlâslı-has kullar zümresine dahil olmak için gayret edenler ve bu uğurda azimle, sebatla yol almaya niyet edip, disiplinli bir arınma sürecine samimiyetle girmeye talip olanlar için, Ramazan ayı muazzam bir fırsattır hiç kuşkusuz.  

Fakat bu ‘arınmaya,temizlenmeye ilk olarak nereden başlayacağız’ sorusu, muhakkak ki bu arınma yoluna revan olmaya talip her insanın aklına takılıyordur sıklıkla...  

Zihnimizden mi?  

Ruhumuzdan mı?  

Gözümüzden mi?  

Sözümüzden mi?  

Elbette bu şekilde daha çok seçenek eklenebilir bu listeye..  

Ancak arınmak için ilk olarak işe “özümüzden” başlamak en isabetli başlangıç olacaktır.  

Yani nefsimizden, benliğimizden...  

Bugün yeryüzündeki her soruna ve sıkıntıya, sosyolojik ve psikolojik buhranlara,ikili ve toplumsal ilişkilerdeki tıkanmışlıklara, tükenmişliklere neden olan “benlik davası” değil midir?  

İnsanoğlunun yeryüzündeki verdiği irili ufaklı tüm savaşların kaynağı “benlik kavgası” değil midir?  

İnsanoğlunu hızla narsist bireylere çeviren, anlayıştan,merhametten, diğerkâmlıktan soyutlayan “benlik sevdası” değil midir?  

Bizi,sizi,onu,bunu,şunu eleştirip, tüm sorunların sebebi olarak göstermek yerine, “ben’i” masaya yatırıp, neşteri atmak, analiz etmek, zaaflarını tespit etmek, hastalıklarını teşhis etmek daha hakkaniyetli bir yaklaşım olmaz mı,mesela..  

Meşhur bir söz var ya; ‘herkes kendi evinin önünü süpürürse, sokak,mahalle tertemiz olur’ diye..  

Aynı bu misal gibi; herkes kendi benliğini,nefsini,özünü temizlerse bu minvalde arıtırsa, dünya tertemiz olur, arınır...  

Bu nedenle bemen her konuda, “önce ben ben”demek yerine, arınmaya “önce ben’den” başlamak çok salim bir karar olacaktır..  

“İşte mahiyetini şu tarzda bilen ve iz’an eden ve ona göre hareket eden beşaretinde dâhil olur. Emaneti bihakkın eda eder. Ve o enenin dürbünüyle, kâinat ne olduğunu ve ne vazife gördüğünü görür. Ve âfakî malûmat nefse geldiği vakit, enede bir musaddık görür. O ulûm, nur ve hikmet olarak kalır. Zulmet ve abesiyete inkılab etmez.  

Vaktâ ki ene, vazifesini şu suretle îfa etti; vâhid-i kıyasî olan mevhum rububiyetini ve farazî mâlikiyetini terk eder. der. Hakiki ubudiyetini takınır. Makam-ı “ahsen-i takvim”e çıkar.  

Eğer o ene, hikmet-i hilkatini unutup vazife-i fıtriyesini terk ederek kendine mana-yı ismiyle baksa, kendini mâlik itikad etse o vakit emanette hıyanet eder olur. İşte bütün şirkleri ve şerleri ve dalaletleri tevlid eden enaniyetin şu cihetindendir ki semavat ve arz ve cibal tedehhüş etmişler, farazî bir şirkten korkmuşlar.  

Evet ene; ince bir elif, bir tel, farazî bir hat iken mahiyeti bilinmezse tesettür toprağı altında neşv ü nema bulur, gittikçe kalınlaşır. Vücud-u insanın her tarafına yayılır. Koca bir ejderha gibi vücud-u insanı bel’ eder. Bütün o insan, bütün letaifiyle âdeta ene olur.  

Sonra nev’in enaniyeti de bir asabiyet-i neviye ve milliye cihetiyle o enaniyete kuvvet verip o ene, enaniyet-i neviyeye istinad ederek şeytan gibi Sâni’-i Zülcelal’in evamirine karşı mübareze eder.  

Sonra kıyas-ı bi’n-nefs suretiyle herkesi, hattâ her şeyi kendine kıyas edip Cenab-ı Hakk’ın mülkünü onlara ve esbaba taksim eder. Gayet azîm bir şirke düşer. mealini gösterir.”(30.Söz-Ene bahsi)  

Rabbimizin bizlere bahşettiği arınma, şuurlanma,bu doğrultuda ihya ve inşa olma ayı olan Ramazan ayının, her birimiz için, benliğimizi terbiye ve tezkiye edeceğimiz bir fırsat olması duasıyla...