Donarak ölen çocukların ahı tutmaz mı!?
Havalar soğuyunca ilk aklımıza gelen çocuklarımız olur. Aman üşütmesinler, hasta olmasınlar isteriz. Montlarını, botlarını özenle seçeriz, gücümüz nispetinde. Ellerini tutarız, burunlarına dokunuruz, ayaklarından kontrol ederiz vücut ısılarını.
Öyle ya, çocuklar üşürse, onları sevenlerin yüreğinde dünyanın en harlı ateşleri alev alev yanar. Bir oyun esnasında bile üşüyen minik ellerini, sıcak nefesiyle ısıtmak ister merhamet sahibi insanlar.
Fakat savaşın çocukları için aynı şekilde değil şartlar. Onların anneleri derme çatma çadırlarda yavruları uyurken donmasın diye, gece yürüyüşüne çıkarıyorlar yavrularını. Binlerce elem ve keder ile. Çocuklarının soğuktan morarmış ellerini ısıtacak sıcak nefesleri dahi kalmamış bu mazlum annelerin.
Karlı ve zorlu yollarda, ayağındaki çorabını yavrusuna giydirip, ahiret yurduna poşet geçirdiği donmuş ayaklarıyla varan çaresiz Afgan annenin feryadı ise acaba kimlere ulaşabildi?
Sahi ne kadar dayanabiliriz soğuğa hiç düşündük mü?
Veya ne kadar dayanabiliriz en sevdiklerimizin, her nefeste donmasına?
Eli buz tutmuş bir bebeğin ellerini ısıtacak kadar dahi imkândan yoksun olmak nasıl bir şeydir?
Her şey bir tarafa, bir yavrunun baharı olan sıcak anne bağrının dahi soğuktan buz kesmesi ne kadar acıdır kim bilir?
Ve kahreden, yoksulluk, yoksunluk, kimsesizlik, çaresizlik!
Yakın zamanda, Dünya Müslüman Alimler Birliği Genel Sekreteri Ali Muhyiddin el-Karadaği’nin, sosyal medya hesabından yaptığı şu açıklama zerre kadar insafı olan her insanı derbeder etmeye yetecek netlikte!
Karadaği; “Suriye'nin kuzeyindeki kamplarda soğuk hava nedeniyle 15 çocuğun donarak hayatını kaybettiğini söyledi. Çadırlarda, kar altında, yaşam mücadelesi veren mazlumlar, çocuklarını zorlu hava şartlarının sebep olduğu ölümden koruyamıyor. 150 bin kişinin donma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu İdlib’de, yoksulluk içinde yaşayan bölge halkı uzanacak yardım elini bekliyor.” Diye de ekledi...
Evet.. Merhamet ile uzanacak yardım ellerini bekliyorlar.
Şimdi merhamet sahibi her insanın, o çocukların yerine kendi çocuklarını koyup insaf ile hareket etmesi ve yardım için seferber olması aciliyet kazanmıştır.
Merhametten nasibini almamış nasipsizler dışında bu drama seyirci kalabilecek insan yoktur doğrusu. Ne buyuruyor Kutlu Nebi?
“Merhametlilere Rahman olan Allah da merhamet eder. Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki Yüce Allah da size merhamet etsin.” (Ebû Dâvûd)
Yine,Ebû Hüreyre (r.a.) diyor ki:
“Ebu’l-Kâsım’ı (Peygamberimizi) şöyle derken işittim: ‘Merhamet, ancak şaki (bedbaht) kimsenin kalbinden kaldırılır.’” (Tirmizi)
Eğer şaki ve bedbaht değilsek, az veya çok demeden, soğuktan ve açlıktan yana perişan olan bu mazlumlara, mahrumlara umut olalım!
Her ağlayan çocuğun sesi kendi yavrumuzun sesi gibi gelsin!
Feryatlarına kayıtsız kalmayalım...
Öyle bir Peygamberin ümmetiyiz ki O, namaz esnasında bile çocukların ağlamasına dayanamıyordu...
Bu konuda şöyle buyurmuşlardır:
“Ben namazı uzatmak niyetiyle namaza başlarım, ancak o esnada bir çocuk ağlaması işitirim, onun ağlamasından annesinin hissedeceği üzüntünün şiddetini bildiğim için hemen namazı kısaltır, hafifletirim.” (Buhârî, Ezân, 65)
Emniyet ve huzur içinde kılınan namazda dahi, bir çocuğun ağlamasına nebevî tepki bu ise, mazlum çocukların acıyla göğe çıkan feryatlarına karşı tepkisiz kalmamız asla düşünülemez!
Bu ne imana, ne insanlığa sığar...
Tepkisiz ve hissiz kalarak ırkçılık postuna bürünüp, başını devekuşu misali çukurlara gömenler!
Donarak ölen çocukların ahı tutmaz mı sandınız...
Öyle bir tutar ki, o vakit ne kaçacak bir delik, ne de sığınacak bir yer bulabilirsiniz!