• DOLAR 34.652
  • EURO 36.352
  • ALTIN 2926.472
  • ...

Meşhur bir atasözüdür ‘ip inceldiği yerden kopar' sözü. Peki sadece ip midir incelediği yerden kopan?

Elbette ki hayır!

Her atasözünde olduğu gibi, bu sözün de içinde çok daha zengin bir anlam gizli.

Bizi bir anlam üzerinden, başka anlamlara doğru düşünsel bir yolculuğa çıkarması bu sebepten..

Böylece bir söz üzerinden, koca bir hayata bakış, anlayış ve kavrayış seyahatine çıkmış oluyoruz çoğu kez...

Evet, başta da ifade ettiğimiz gibi, sadece ip incelediği yerden kopmaz. Aklımıza gelebilecek tüm bağlar da incelediği yerden kopar!

Önce aşınır, sonra incelir ve en nihayetinde koparlar. Yani aşınma ve incelme, kopuştan önce gelir. Kopuş gerçekleşmişse, artık ortada bir bağ da kalmamıştır zaten.

Bu nedenle kopmasını istemediğimiz tüm bağlarımızı, aşınma aşamasında, incelmeden önce dikkat ve rikkatle incelememiz elzemdir.

Kopuştan sonraki çürüyüş ve yok oluş evresi gelmeden!

Elbette kopmaması gereken bağlar konusundaki inceleme, önceleme ve ölçme hususlarını İlahi ölçüler üzerinden yapmamız ve sonrasında yine bu ölçüler doğrultusunda ikmâl, ihya ve inşa yoluna gitmemiz en salim ve sağlam yol olacaktır.

Bu minvalde evvelce kontrol etmemiz gereken bağ elbette ki, Allah (c.c) ile olan bağımız olmalıdır.

Allah (c.c) ile bağı güçlü ve sağlam olmayanın, hiçbir bağı güçlü ve sağlam olamaz. Hatta kendisiyle bile..

Sonrasında Allah Azze ve Celle' nin koparılmasından hoşlanmayacağı bağları sağlamlaştırmak gelir. Bu bağları önemsemeyen kimseler için İlahi ferman şu şekildedir:

“Onlar ( o fasıklar ki) Allah’a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozan, Allah’ın korunmasını emrettiği bağları (iman, akrabalık, beşeri ve ahlâki bütün ilişkileri) koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.”(Bakara, 27)

Yüce Allah' ın koparılmasını istemediği, korunmasını emrettiği bağları koparan ve korumayan her kişi, bulunduğu ortam veya konum ne olursa olsun bozguncudur ve fısk içerisindedir.

Yine bu minvalde; özelden genele ve yakından uzağa, ayeti kerimede geçen bağları kendi yaşantımız üzerinden tefekkür ve tahlil etmemiz bozgunculuk ve fısktan uzak kalmamız için aciliyet içeren bir zorunluluktur.

Zira çok uzağa gitmeye gerek yok.. İçinde bulunduğumuz toplumun serzenişlerine, perdesiz kulak verip dinlediğimizde şunu anlıyoruz:

İman bağları, akrabalık bağları, aile bağları, kardeşlik bağları,  beşeri ve ahlakî bağlar zayıflamıştır.

Sevgi ve saygı bağları, edep ve haya bağları, mahremiyet ve hassasiyet bağları, vefa ve muhabbet bağları, takva ve vera bağları, vakar ve tevazuu bağları, iktisat ve infak bağları, anlayış ve kavrayış bağları, ilim ve amel bağları, itaat ve teslimiyet vb. bağlar incelmiştir!

Bu ifadeleri felaket tellallığı kategorisinde değerlendirip, kuru bir eleştiri olarak görerek eleştirenler olabilir. Ancak ortada,  ilmel yakîn, hakkel yakîn ve aynel yakîn şahit olduğumuz bir hakikat varsa, Polyannacılık oynamanın bir alemi yok!

“Hakikat öcünü önce, görmek istemeyenlerden alır!”

Fakat büsbütün battık, bittik şeklinde yeis edebiyatı yapmak da doğru olmaz elbette. Bu durumun istisnaları vardır ve bu istisnalar topluma şifa, umut, kurtuluş olacaktır diye umut ediyoruz...

Neticede hayatın dağdağası arasında hatırlamamız ve hatırlatmamız gereken bir hakikattir bu; ‘tüm bağlar incelediği yerden kopar!’

O halde,  inceldiği yerden kopsun mu?

İnceldiği yerden onarılıp, sağlamlaştırılsın mı?