Allah (C.C) Dostları İçin Korku Yoktur!
Bazı insanlar vardır; sıcak günde gölge serinliği, soğuk günde sımsıcak yaz güneşi gibidirler. Samimi gülümsemeleri, merhamet ve şefkat dolu bakışları bile, insanın içindeki gam ve keder bulutlarını dağıtmaya yeterli gelir.
Dost deriz onlara...
Derdi-tasayı onlarla paylaşınca, hüzünlerimiz azalır. Sırtımızı büken yükler kalkıverir, göğsümüzde bir inşirah ferahlığı inkişaf eder. Çatık kaşlarımız, kaygılı yüz ifademiz gider, yerine aydınlık ve mutmain bir çehre gelir..
Alem bilir ki o gün, dostumuzu görmüşüzdür, muhabbet denizine beraber dalmışızdır...
Acı günümüzde, tatlı günümüzde hep var olsunlar isteriz, yanı başımızda...
Bu dostların en güzel özelliği de muhabbetlerindeki samimiyetleriyle, Allah'a (c.c) olan bağlılıklarıyla kâmil bir imana, Rablerine karşı sakınmadaki azimleriyle, saygılarındaki haşyetlerine şahit olduğumuz, takva sahibi Allah (c.c) dostlarından olmalarıdır.
Varlıklarına her daim binlerce şükür ettiğimiz, imtihanlarla dolu dünya hayatında, Rabbimizin özel ikramları gibidir onlar...
Dualarımızda ilkin onları anarız. Tırnakları taşa değmesin, hüzün, tasa onlara uğramasın isteriz...
Şayet uğrarsa adeta dünyamız kararır. Dertlerini derdimiz, hüzünlerini hüznümüz sayarız...
Merhamet ve muhabbet dolu hislerle çırpınırız...
Onlar için bir şeyler yapmak isteriz; ne yapsam da bu musibeti üzerinden kaldırsam diye kafa yorarız. Sonra kendi acziyetimiz vurur yüzümüze. Öyle ya, henüz kendi imtihanlarını dahi üzerinden kaldırmaya muktedir olmayan aciz birer kuluz. Ancak Rabbimizin izin ve imkân verdiği ölçüde yardım edebiliriz, hem kendimize, hem sevdiklerimize.. Fiili ve kavli dualarla...
Ama sonra bir hakikat müjde olur; bu güzel insanlar madem Kur’an ve Sünnet kaynaklarından öğrendiğimiz kadarıyla, Allah (c.c) dostu olduklarını umut ettiğimiz insanlardır, o halde O'nun dostluğu onlar için yeterlidir! O'na dost olana, dostluk namıyla sevgi ve ilgide mübalağa etmekten, haddi aşmaktan yine O'na sığınırız... Çünkü bize düşen bir Ebubekir-i Sıddık sadakatinde muhabbet ve destektir.
Elbet Rabbimiz dilerse dostlarının yangınlarını gülistana çevirir, denizin ortasında onlar için yollar inşa eder, kör ve dipsiz kuyulardan ferahlığa ve nura çıkarır...
“Bilesiniz ki Allah dostlarına asla korku yoktur; onlar üzüntü de çekmeyecekler. Onlar ki, iman etmişler ve takvâya ermişlerdir, işte onlara hem bu dünya hayatında hem de âhirette müjdeler olsun! Allah’ın sözlerinde değişme olmaz; (öyleyse) en büyük kazanç budur.” (Yunus, 62-64)
İşte bu ayetler güç verir bize. Sadrımızda acılarını capcanlı hissettiğimiz Allah (c.c) dostları, dostlarımız için...
Sonra Kutlu Nebinin rahmet deryasından inciler dökülüverir dünyamıza, büsbütün neşe ve sürur kaplar tüm ruhumuzu...
Hz. Ömer’den (r.a) rivayet edildiğine göre bir gün Allah Rasûlü etrafında bulunan sahabelerine şöyle buyurmuştur: “Allah'ın kulları arasında öyleleri var ki, peygamber ve şehit değildirler, ama kıyamet günü Allah katındaki mevkilerinden dolayı peygamberler ve şehitler onlara imrenirler. Sahabeden bazıları: Ya Rasûlallah, onlar kim? Bize haber verir misin? dediler. Allah Rasûlü: Onlar, aralarında alıp verdikleri bir mal ve akrabalık olmadığı halde sırf Allah için birbirlerini sevenlerdir. Vallahi onların yüzleri nurdur ve kendileri nur üzerindedirler. İnsanlar korktuğu zaman onlar korkmaz, insanlar üzüldüğünde onlar üzülmezler.” buyurdu ve “Haberiniz olsun, Allah'ın sevgili kullarına korku yok, onlar üzülecek de değillerdir.” (Yunus, 62) ayetini okudu. (Ebû Dâvûd)
Böylece nice dostumuz geçer gözlerimizin önünden, gönüllerimiz içinden; yıldızlar geçidi misali...
Kimini ebedi aleme uğurlamışızdır, kimi muhacir olmuştur gurbet ellerde...
Kiminin de varlığı ve yakınlığıyla halâ rızıklanıyoruzdur.. Dilediğini hesapsız rızıklandırana sığınarak ayrılık acısı vermesin, bu tatlı rızık kesilmesin temennisinde bulunuruz daima...
Rabbimiz kendi dostluğunu ve dostlarının dostluğunu nasip etsin bizlere!
İki cihanda da bu nimetten mahrum bırakmasın bizleri!