• DOLAR 34.548
  • EURO 36.025
  • ALTIN 3006
  • ...

Fransa'nın en genç lideri Macron'un, Fransa'nın kara ve zulüm dolu tarihine adını unutulmaz bir şekilde yazdırmak gibi bir hedefi var hiç kuşkusuz.

Bu hevesle, İslamofobi rüzgârını da arkasına alarak, derme çatma bir yelkenli misali, tehlikeli sularda hangi kıyıya vuracağı gayet ortada.

Çünkü, bariz olarak ortaya çıkan karakter analizinde, Ebu Leheb, Ebu Cehil ve türevlerinin izlerini görmek mümkün.

Sonu da onların sonundan farklı olmayacaktır biiznillah...

Buna zerre kadar şüphemiz yok!

 Aziz Peygambere uzanan eller kuruyacaktır!

Kutlu Peygambere uzanan diller kuruyacaktır!

Nurlu Peygambere kafa tutan karanlık ideolojiler kendi bataklıklarında boğulacaktır!

Yerde ve gökte övgü ve muhabbetle yad edilen, En Sevgiliye saygısızlıktan iktidar, güç, şan, şöhret devşirmeye çalışanlar, er veya geç, tarihin çöplüğünde hak ettikleri yeri bulacaklardır...

Adları, sanları unutulup, silineceklerdir varlık sahnesinden. Sadece lanet ve nefretle harmanlanmış bir hatırlanma olacaktır nasipleri...

Günlerdir, adını sadece ismen anarken bile içimiz ürperen, hemencecik salat ve selamla hitabımıza çekidüzen verdiğimiz Kutlu Nebi'ye yapılan hakaretler her birimizi derinden sarsacak nitelikte...

Bu sarsıntıyla beraber, öfke, hüzün karışımı duygular her birimizin düşünce denizinde gel-gitler oluşturmakta...

Nedenlerin, niçinlerin havada uçuştuğu bir beyin fırtınası hatta.

Bir tarafta koca Ümmet'in acizliği, bir tarafta tepkilerin cılızlığı...

Evet bir boykot çağrısı var, ancak bu kısa vadeli yetersiz bir tepki.

Dilimize yerleşen Fransız jargon, giyim kuşamımıza yansıyan Fransız tarz, düşünme melekelerimize yön veren Fransız düşünme yöntemi, en önemlisi idare hukumuza hükmeden Fransız hukuku ne olacak?

Kendimize dönüp, bir Fransız aymazlığıyla 'pardon' diyerek arınabilecek miyiz? Kolayca...

Veya yaşadığımız sarsıntıya rağmen bir caymazlık hali mi hakim olacak bizlere...

Tüm hücrelerimizle boykot edebilecek miyiz?

Bu Emperyalist ve sömürü medeniyetini!

Veya Aziz Peygamber'e yapılan bunca hakarete, çirkin yüzlerini ve zihniyetlerini ifşa eden bunca olaya rağmen Fransız(!)  kalmaya devam mı edeceğiz?

Henüz yüreklerimizde Mevlid-i Nebinin manevi coşkusu varken, bu meseleyi tekrar düşünelim,

Dünya üzerinde yaşanan son gelişmeleri ümmet olma şuuruyla tefekkür edelim, bu konuda ehil olan samimi ve tecrübeli şahsiyetlerin faydalı analizlerine kulak verelim.

Ayrıca hemen her gece toplaşıp nakıs ve kısır bakış açılarıyla bizleri yanlış yönlendiren zevata karşı dikkatli olalım!

Henüz ikindi çayında yedikleri Fransız usulü makaron(!)ların tadı damaklarındayken, 'elçi ' çekme işini kör şaşı değerlendiren, meseleyi buna değmeyecek kadar basit gören, söz konusu olanın Allah'ın (c.c) elçisi olduğunun bilincine varamayan içimizdeki Macronları da iyi tanıyalım..

Tüm bunlardan yola çıkarak önümüze çıkan yol haritası bizlere ciddi bir sorumluluğu yüklüyor.

Bakın, Makron ve türevleri Hz. Peygamber'e hakaret içeren zehir misali yayınları, nefreti nasıl bir gayretle başta gençlere, çocuklara ve tüm insanlara götürüyorlar.

Biz de ümmet olarak, Aziz Peygamberi, coşkun bir Peygamber sevdasıyla başta gençlere, çocuklara ve tüm insanlığa götürelim. Küffarın zehrinin, panzehiri budur...

Son olarak oldukça düşündürücü bir anektodu zikredelim:

Peygamber Sevdalıları Vakfı gönüllüsü bazı kardeşlerimiz, bir dönem salavat kampanyası çalışmalarında ev ev gezerken, İstanbul'da bir evin kapısını da bu şekilde çalıyorlar. Salavatı, faziletini ve gayelerini anlatıyorlar. Fakat çok üzüldükleri bir gerçek yüzlerine vuruyor. Müslüman olan ev sahibi salavatın ne olduğunu bilmediğini söylüyor. Bununla beraber inandığı Peygamberi tanımadığı gerçeği de yürekleri burkuyor...

Hafızalarımızın hüzün duvarına, Fransa'da iğrenç karikatürlerin yansıtıldığı binaların resmini astığımız gibi, Peygambere inanan, ama tanımayan bu hanelerin resmini de asalım, hüzünle...

Her ikisi de pasifliğimizin ve acizliğimizin resmidir, çünkü...

Zaten Macronların korkusu Muhammed Mustafa'nın (s.a.v) girdiği haneler ve yüreklerdir. Bu nedenle, Muhammedi Muhabbetle tanışan her hane Hz. Muhammed'e (s.a.v ) duyulan nefretin ve bu uğurdaki çirkef gayretin önüne bir settir...

Buyrun, başta Fransa olmak üzere, Avrupa ve tüm dünyada yakılan Peygambere hakaret ateşini kendi evlerimizden, sokaklarımızdan, şehirlerimizden başlayarak söndürelim.

Peygamber sevdası hayatlarımızda, hayallerimizde, hedeflerimizde oldukça; göreceğiz ki, bir Macron çeyrek Ebu Leheb bile etmez. O ve zihniyeti zeval bulmaya mahkûmdur!